Nurculuğu ve Bediüzzaman'ı kullanarak kendi kafasına göre bir vesayet sistemi oluşturan ve nurcular tarafından dışlanan, 17-25 Aralık sonrasında ise cemaatinin gözünden düşen ilkokul mezunu Fethullah Gülen'den sonra ,şimdi de yıllardır YeniAsya Grubu'nun tepesinde oturan ve "MEŞVERET KARARI" diyerek yıllardır bir çok siyasi konuda cemaatini yanlış yönlendiren ilkokul mezunu MEHMET KUTLULAR vesayeti de, taban tarafından şiddetle reddedilmiş görünüyor.
Tüm VESAYETLERE karşı halkın gösterdiği tepkilere, şimdi de haklı olarak DİN VESAYETİ tepkileri de eklenmiş oldu.
Yeni Asya ekolünden gelen Nur Talebeleri olarak, yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçiminde güçlü liderliği, ehl-imanı temsil vizyonu, manevi değerleri önemseyen duruşuyla ve Türkiye'nin mevcut kazanımlarına vesile olduğunu teşekkür, takdir ve tebrikle Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ı destekleyeceğimizi kamuoyuna saygıyla bildiriyoruz.
Daha önce Yeni Asya Grubunun Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Ekmeleddin İhsanoğlu'nu destekleyeceği ilan edilmişti. Ancak hafta sonu Doğu ve Güneydoğuyu temsilen yapılan toplantıda Yeni Asya'nın merkezde verildiği karara uyulmayacağı ve Recep Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olarak destekleneceği ifade edildi.
Meşveret kandırmacasıyla yıllardır İstanbul'daki koltuklarında oturup, siyasi konularda cemaate sürekli menfaatlerini ve konumlarını korumak adına yön vermeye çalışan üst yönetimdeki az sayıda çalışan, bu kez tabana zıt bir şekilde EKMELEDDİN İHSANOĞLU ve CHP desteklerini açıklayınca Anadolu'daki büyük bir çoğunluk YeniAsyacı'lar, İstanbul'dakilere kazan kaldırdı.
İşte Anadoludaki GERÇEK YENİASYA'cıların kamuoyuna yaptıkları o duyuru:,
GÜNEYDOĞU VE DOĞU ANADOLU BÖLGELERİ RİSALE-İ NUR TALEBELERİ PLATFORMU’NDAN AÇIKLAMA
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez halk oylaması suretiyle gerçekleştirilecek olan 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ilgili olarak Risale-i Nur ölçüleri muvacehesinde yapmış olduğumuz değerlendirmede, aşağıda ifade edilen hususlar ortaya konmuş ve belirtilen karara varılmıştır:
Son on iki yıldır ülkemizde ve bölgemizde devam etmekte olan istikrar ve halk çoğunluğunun desteğini almış başarılı bir yönetim sayesinde elde edilen gerek siyasî, iktisadî, diplomatik ve gerekse içtimaî ve manevî sahalardaki büyük kazanımlar son derece ehemmiyetlidir.
• Gerek MEB’na bağlı bütün okullarda ve gerekse Askeri okullarda, toplumumuzun hayat kaynağı olan Hikmetli Kur’anımız ile beraber, Resul-i Ekrem’in (asm) Hayatının ders olarak okutulması,
• İmani hizmetlerin bu dönemdeki inkişafı ve uzun yıllardır bir utanç tablosu halinde duran başörtüsü yasağının kaldırılarak toplumun geniş bir kesiminin mağduriyetinin giderilmesi,
• Nur Risalelerine yönelik yapılan tahribat ve tahrifatların önlenmesi yolundaki hususun, hukuki bir zemine oturtulmaya çalışılması ile Üstadımızın en mühim hedeflerinden biri olan Risale-i Nurların Diyanet eliyle (bir mukaddeme olarak; İşarat-ül İ’caz adlı eserin) basılıp yayılması ile ilgili, gerek hayatında ve gerekse vefatından sonraki talep ve vasiyetinin gerçekleşmesi yolundaki samimane gayretlerin gösterilmesi,
• Toplum fertlerinin bütün katmanlarında dini düşünce, yaşayış ve anlayışları gereği geçmiş dönemlere kıyasla en müferrah dönemlerini yaşamalarının sağlanması,
• Dünya ülkelerinin çeşitli platformlarında Türkiye’nin göstermiş olduğu cesur ve başarılı hamleler, siyasi ve iktisadi sıçramalar ülkemizin tarihi misyonunu yeniden dünya gündemine taşıdığı gibi, mazlum ve mağdur; özelde İslam Alemi, genelde de İnsanlık için bir ümit vesilesi olmuş ve olmaya devam etmesi,
• Memleketimizin bir başka kanayan yarası olan Barış Süreci meselesinde gösterilen ciddi ve samimi gayretler ile elde edilmeye başlanan huzur ve barış ümitleriyle beraber ölümlerin durmasıyla annelerin gözyaşlarının asgari düzeye inmesi, göz ardı edilemez bir muvaffakiyettir.
İstikbale yönelik bu kadar ümit verici ve muazzam gelişmelerle beraber elbette bu kevn-u fesad dünyasında bazı şahısların, kurumların hata ve kusurlarının olabilmesi kaçınılmazdır. Üstadın ifadesiyle; “Heyhat!.. Alemin her halinde hayr-ı mahz olamaz.” Peki, bakış açısı nasıl olmalıdır?
Bediüzzaman Hazretlerinin Risale-i Nur’la önümüze serdetmiş olduğu Kur’ani prensipler elbette zamanlar üstü ve her zeminde rehberdir;
• “Hakkın hatırı alidir, hiçbir hatıra feda edilmez.” D. H. Örfi; 36
• “Zerratı günahkârlardan mürekkeb bir hükümet, tamamıyla masum olamaz. Demek nokta-i nazar, hükümetin hasenatı seyyiatına tereccuhudur. Yoksa seyyiesiz hükümet muhal-i âdidir. Münazarat;17 ‘Fakat Cenab-ı Hak âhirette muhasebe-i a'mal düsturuyla, adalet-i Rabbaniyesini, hasenat ve seyyiatın muvazenesiyle gösteriyor. Yani hasenat racih ve ağır gelse, mükâfatlandırır, kabul eder; seyyiat racih gelse cezalandırır, reddeder. Hasenat ve seyyiatın muvazenesi, kemiyete bakmaz, keyfiyete bakar. Bazı olur, bir tek hasene bin seyyiata tereccuh eder, affettirir. Madem adalet-i İlahiye böyle hükmeder ve hakikat dahi bunu hak görür…” Mektubat; 445
Bununla beraber, başta komşularımız olmak üzere İslam Aleminin içinde bulunduğu savaş ve zulümler, İttihad-ı İslam’a dair ihtiyacı zaruri hale getirmiştir. Türkiye’nin ortaya koymuş olduğu haksızlığa ve zulme karşı tepkiler; bu konudaki rolünün ne kadar önemli olduğunu göstermiştir.
• Bediüzzaman Hazretleri: “Bu zamanın en büyük farz vazifesi, ittihad-ı İslâm’dır.” Divan-ı Harb-i Örfi;59
• “Evet, o ecnebilerin, canavarlar gibi yaptıkları muamele ve zulümler, İslâm dünyasında, hürriyet ve istiklal ve ittihad-ı İslâm cereyanını da hızlandırmıştır. Nihayet, müstakil İslâm devletlerinin teşkilini intaç etmiştir. İnşâallahu Teâlâ, Cemahir-i Müttefika-i İslâmi’ye de meydana gelecek ve İslâmiyet, dünyaya hâkim ve hükümran olacaktır. Rahmet-i İlahîden kuvvetle ümid ve niyaz ediyoruz. Sözler; 771
İlk defa halk oylaması neticesinde gerçekleştirilecek olan önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin, bugüne kadar elde edilen bütün bu ve bunun gibi birçok müsbet neticelerin korunması, ehl-i imanın hizmetleri için oluşturulan iklimin sürdürülmesi, ülkemizin hızlı yükselişinin devam etmesi ve mazlum İslam Dünyası’nın yegâne ümitlerinin kırılmaması adına büyük ehemmiyet taşıdığı düşüncesindeyiz.
Öte yandan Yeni Asya Gazetesi, hem basın yoluyla hem de Genel Yayın Yönetmeninin televizyonlardaki beyanatlarıyla: “Meşveret kararı gereği cemaat olarak, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP ve MHP’nin başını çektiği partilerin “çatı adayı” diye gösterilen Ekmelettin İhsanoğlu’na oy vereceklerini ifade etmişlerdir.”
Üstadın yaşadığı dönemde, Nur’un hizmetine ve Nur’ların müellifine her türlü eza ve cefayı reva gören CHP’nin ve Üstadımızın “ırkçı” olarak nitelendirdiği ve o vasıfları hala iftiharla savunan ve mezarına dahi tahammül etmeyerek tahrip eden cuntacıların mirası olan MHP’nin ve diğer taraftan ne yaptıkları kamuoyunca bütün bütün malum olan HDP’nin adayına da oy vermemiz mümkün değildir.
Risale-i Nur Hizmetinin tarihsel sürecinde ve ülkemizin demokrasi tarihinde, Halkçılarla-Irkçıların oynadıkları yıkıcı rollerinin bütün sonuçları apaçık ortada iken, lanse edilen adaya verilecek destek, hiçbir doğru gerekçeyle izah edilemez. Olsa olsa, ya menfi tarafgirlikten doğan bazı arzulara, fikir elbisesini giydirmek olup veyahut “Ömer’e olan düşmanlık, Ali’ye muhabbet” şeklindeki tezahürden başka bir şey değildir.
Yeni Asya ekolünden gelen Nur Talebeleri olarak, yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçiminde güçlü liderliği, ehl-imanı temsil vizyonu, manevi değerleri önemseyen duruşuyla ve Türkiye’nin mevcut kazanımlarına vesile olduğunu teşekkür, takdir ve tebrikle Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı destekleyeceğimizi kamuoyuna saygıyla bildiriyoruz.
Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgeleri
Risale-i Nur Talebeleri Platformu
( Diyarbakır-Silvan, Ergani, Çermik, Kulp, Bismil, Hani-Mardin-Kızıltepe, Midyat, Nusaybin, Mazıdağı-Şırnak-Cizre-Siirt, Bingöl-Genç-Muş, Van-Erciş )
EkonoBil.com olarak tüm VESAYETÇİ sistemlere karşı mücadelemiz devam edecektir. Anadolu'daki çoğunluk YeniAsya'cıların aldıkları kararı destekliyor ve tebrik ediyoruz.
Müslüman olmaktan daha büyük bir şeref var mıdır ki bazıları nerelerde ne arıyorlar acaba?
Neden Tayyip Erdoğan liderliğini destekliyorum?
(Dr. Muhammed Bozdağ)
Şeytanın ve nefsimin şerrinden, haktan sapmaktan ve insanlığı da saptırmaktan, çıkarım için veya korkuyla hakkı gizlemekten yüce Rabbime sığınırım. Bir yazarak olarak burada yapacağım şey, siyaset değil, milletimizin ve insanlığın geleceğini ilgilendiren büyük bir karar anında, ilmimce ve aklımca doğru bildiğimi açıklama sorumluluğudur. Benim gibi düşünmeyenlere saygı duyuyorum ve muhaliflerimden saygı bekliyorum. Tayyip Erdoğan liderliğinin başarısını diliyorum, çünkü:
• -Muhalifleri bugünü bile planlayamazken 20 yıl sonrasına dair planlar, projeler hazırlayan lider odur. Muhalifleri sadece ideolojik laflar konuşurken, ağzını açınca projelerden konuşan lider odur.
• -20 yıl önce nice çalışanların bile ekmek bulamadığı Türkiye’den bugün nice çalışmayanların bile ekmek yiyebildiği Türkiye’ye onun liderliğinde ulaştık.
• -Sokaklarının at pisliği kokan Türkiye’den, üçer şeritli duble yolları bile tıkanan Türkiye’ye onun liderliğinde geldik.
• -Okullarımıza altı delip ayakkabıyla gittiğimiz Türkiye’den, artık estetiği, lüksü, paramızı nerede harcayacağımızı düşündüğümüz Türkiye’ye onun liderliğinde ulaştık.
• -Ondan önce gittiğimiz her yerde Müslümanız diye bizimle alay edilir, başörtülü kızlarımıza karafatma denirdi; biz de kendimizi Müslüman değilmişiz gibi gösterir, kimliğimizi gizlerdik.
• -Nice ulemanın bile sustuğu darbeli zamanlarda en azılı inkarcıların karşısına dikilip cesaretle Müslümanlığı savunduğunu gördüğümüz siyasetçi odur.
• -Dünya hakimlerinin karşısına riyasız ve özgüvenle çıkıp milletin menfaatini savunan, çatır çatır pazarlık yapan ve yeri gelince “Hayır, artık yeter! Öleceksek adam gibi ölelim!” diyebilen lider odur.
• -Suriye’de azınlık diktasına hayır dediği için katledilen halkın yanında yer alan lider o oldu.
• -Haçlı ittifakının desteğiyle Mısır halkının milli iradesini devirenlere dünya liderleri arasında sadece o karşı koydu.
• -Bugün yeryüzüne yayılan ülkelerdeki islam ümmetinin en çok dua ettiğine tanıklık ettiğim lider odur.
• -Kendi milletinin derdi kadar, yeryüzüne yayılan masum milletlerin derdiyle dertlenen, dünya liderlerinin sus pus olduğu vakitte Gazze cinayetlerine feryat edebilen ve mazlumların umudu haline gelen lider odur.
• -Ülkemizi Irak’a, Suriye’ye dönüştürmek için parçalama planları yapanların planlarına karşı bizi çoğunluğun gücü etrafında kenetleyebilecek, birlik içerisinde buluşturabilecek beceride ve cesarette mevcut lider olarak sadece onu görebiliyorum.
• -O da aklını kullandığı için herkes gibi yanıltılabilir, yanılabilir ve çevresine çıkarcılar dadanabilir. Siyasetin temizliği milletin temizliğine bağlıdır. Bir millet temiz siyaset istiyorsa önce kendisini temizlemelidir. Kendi günahımızdan başkasını sorumlu tutamazdım.
• -O bu milletin başına seçtiği ve emanetini teslim ettiği liderdir. Milletin çoğunluğu biatını yaptıktan sonra bana düşen sadece liderin aklına, basiretine, sağlığına, doğruluğuna ve zaferine dua etmek olabilirdi. Çünkü halkın seçtiği lideri çökertmenin sonucu halkın gemisini batırmaktır.
• -Biz kan kırmızı bayrağımızın üzerinde şehitlerimizin ruhunu hissederiz. Bütün dünya liderleri poz vermek için kendi bayraklarına bastığı zamanda, bayrağını yerden kaldırıp kalbine koyma refleksini sadece o göstermiştir. Herkes milletine ihanet etse de, yüreğinde bu sevgiyi taşıyan secde sahibi bir lider bunu asla yapamaz.
• -Sadece o milletinin derdi için gözyaşı dökebilmiştir. Ben başka hiçbir muhalifini, garibin, mazlumun haline gözyaşı dökerken görmedim.
• -O çoğunluğu Müslüman olan bu milletin temelden Müslüman yetiştirilmiş bir evladıdır. O Londra’da veya Brüksel’de değil, bu milletin bağrında doğup, eğitim alıp büyümüştür. O bu milletin adamıdır. O sırtındaki hançeri hissederken bile gidip küresel güçlerle pazarlık etmemiş, sesi kesildiğinde bile yine kendi milletine gitmiştir.
• Tayyip Erdoğan’ın konuşmalarında yüreğime dokunan, bazen gözlerimi buğulandıran, çok sık tekrarladığı “hamdolsun” sözüdür. O liderin ağzından duyduğum en büyük ve en değerli söz budur. Cenabı Allah yüce Rahmetine böylesine şükreden, başarısını hamd ile taçlandıran bir insanı inanıyorum ki mahcup etmez. Muhaliflerinden bir kere bile duymadım bu sözü.
• -Ben siyasi laf etmeye çekindiğim günlerde, rüyamda bu millete Cuma namazı hutbesi okuduğunu görüp cemaate gecikmeli de olsa iştirak ettiğim tek lider o olmuştur.
-Beni tutumuma ikna eden daha onlarca neden sayabilirim. Son olarak bu vatanda yetişmiş sorumlu bir yazar, Muhammed Bozdağ olarak,
• -Milletin seçtiğine teslim ettiği iktidarı ele geçirme ihanetiyle işbirliği yapamazdım.
• -Yolsuzluk maskesi altında milletin 150 milyardan fazla lirasını (eski parayla katrilyon) kaybettirip yabancılara peşkeş çektirenlerle aynı saflarda bulunamazdım.
• -Şayet varsa yolsuzluğu önlemek için milleti bilinçlendirmek yerine, gizlice darbeye teşebbüs ederek ülkeyi cinayetten daha ağır olan fitneye ve böylece de milyonların canını tehlikeye düşürenlerle ortak olamazdım.
• -Şimdiye kadar milletin yüzlerce milyar dolarının darbelerle, krizlerle yabancılara peşkeş çekildiğini ve milletin iradesinin sadece milletin iradesiyle değiştirilmesinin meşru olabileceğini bile bile darbecileri destekleyemezdim.
• -Müslümanları asırlardır mezhep, tarikat, cemaat yapılarına sızarak yönlendirmeyi iyi bilen İngiliz hegamonyasının karanlık gücünü bile bile, dini gruplar adına siyaset yapılmasının korkunç tehlikesini görmezden gelemezdim.
• -Masonların ve haçlı ittifakının bütün bölgemizi ateşe atma kararlılığını, orta ve uzun vadede İslam’ı yok etmeyi amaçlayan planlarını görmezden gelemez; zalimlerle işbirliğinin islamı kurtaracağı saflığına düşemezdim.
• -Milletin biat ettiği liderinin mahremiyetine gizlice girmek suretiyle ülkenin kale kapısını içten açıp düşmanlara peşkeş çekenlerle aynı safta bulunamazdım.
Peki bu tutum bu milleti kurtaracak mıdır? Burada defalarca yazdım. Cenabı Allah milletlerin kaderini liderlerine göre değil, çoğunluğun ahlakına göre çizer. Biz tövbe etmez de günahlara azgınca dalmayı sürdürürsek, kimi seçersek seçelim, başımıza takdir edilen bela bizi eninde sonunda bulur.
(Dr. Muhammed Bozdağ)
Bediüzzaman Said Nursî’nin siyasete dair Nur Talebelerine miras bıraktığı ilkeler ışığında baktığımızda, en öncelikli iki husus, dine ve dinî değerlere hürmetkâr, özgürlükçü, ‘Demokrat’ bir duruşun siyasete hâkim olması; İttihatçıların kötü mirasıyla birlikte tek parti zulmünün taşıyıcısı ve savunucusu olan Halk Partisinin ise asla iktidar olmamasıdır. Bu millete yapılan zulümlerin partisi olarak CHP’yi bu milletin özgür iradesiyle asla iktidar yapmayacağı tesbitinde bulunan Bediüzzaman, Nur Talebelerini iktidara ulaşmak için ‘Halkçılarla ırkçıların ittifakı’na karşı uyarmaktadır. Diğer taraftan, Demokratları da, ittihad-ı İslâm’ı ideal edinen dindarlarla ittifaka çağırmaktadır.
Nitekim, önümüzdeki seçimlere girilirken, Bediüzzaman’ın altmış sene önce öngördüğü şekilde karşımızda iki ana blok görüyoruz: Bir tarafta ‘Müslüman Demokratlar’ anlamında bir blok, öte tarafta ‘Halkçılar-ırkçılar’ ittifakı.
Nur Talebelerinin böyle bir durumda yapacakları tercih açıktır ve bu tercih Recep Tayyip Erdoğan olacaktır. Bir Nur Talebesinin Halk Partisine ve onun desteklediği bir isme oy vermesi ise, Bediüzzaman’ın miras bıraktığı ölçüler ışığında asla mümkün değildir. Bunu yapan, Bediüzzaman’ın ölçülerini, mirasını ve hatırasını çiğneyerek yapabilir!
Ekmeleddin İhsanoğlu’nun ‘dindarlığına’ yapılan vurgu da bu gerçeği değiştirmez. Bediüzzaman, CHP’nin son iktidar döneminde ‘Molla’ Şemseddin Günaltay’ın başbakanlığını da görmüş, ama bu onun CHP’ye yönelik net ve sert duruşunu zerre miskal değiştirmemiştir.
METİN KARABAŞOĞLU