TÜSİAD'dan çözüm sürecine tam destek

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz, çözüm sürecini, aynı zamanda demokratikleşme evresinin önemli bir aşaması ve Kürt meselesinin çözümüyle birlikte adil ve kapsayıcı bir kalkınma hamlesinin başlangıç unsuru olarak gördüklerini ve desteklediklerini belirtti.

TÜSİAD'dan çözüm sürecine tam destek

TÜSİAD'ın Yüksek İstişare Konseyi Toplantısı Marriott Otel'de gerçekleştirildi. Toplantıya Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu, milletvekilleri ve çok sayıda davetli katıldı. Toplantının açış konuşmasını yapan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Yılmaz, Reyhanlı'da meydana gelen kalleş terör eyleminde hayatını kaybeden vatandaşlara ve Nazmiye Demirel'e rahmet, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e başsağlığı diledi.

Yılmaz, TÜSİAD'ın, insan hakları evrensel ilkelerinin, düşünce, inanç ve girişim özgürlüklerinin, laik hukuk devletinin, katılımcı demokrasi anlayışının, yargı bağımsızlığının ve kuvvetler ayrılığının güvence altına alındığı, temsilde adaletin tesis edildiği, rekabetçi piyasa ekonomisinin ve sürdürülebilir çevre dengesinin benimsendiği bir anayasanın oluşturulması için çaba sarf ettiğini belirtti. Yılmaz, toplumsal uzlaşma, barış ve huzuru temin edecek bu nitelikteki bir anayasanın, Türkiye'nin ekonomik ve sosyal kalkınmasının sürdürülebilirliği için de en temel gereklilik olduğuna inandıklarını belirtti. Cumhuriyetin 90 yıllık deneyimi ve köklü kurumları bulunduğunu, başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere bu kurumlara, 21. yüzyıl anayasasının oluşturulmasında büyük görev düştüğüne inandıklarını ifade eden Yılmaz, Anayasa Mahkemesinin iç hukuk düzeninde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi öncesindeki son merci haline gelmesinden sonra bu konudaki beklentilerinin daha da arttığını söyledi. Yılmaz şunları kaydetti:

"Ülkemizde de yeni bir Anayasa'nın yapım çalışmalarının sürdüğü bu dönemde sözlerime ‘yeni ve sivil' bir anayasa beklentimizi dile getirerek devam etmek istiyorum. Aslında, 150 yıllık anayasa geleneğimiz ve yaşadığımız bunca tecrübe, bunu çoktan mümkün kılabilmeliydi. Memnuniyetle ifade etmeliyim ki; Türkiye Büyük Millet Meclis'inde temsil edilen siyasi partilerin ortak iradeleriyle 19 ay önce kurulmuş olan Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun bizatihi kuruluş şekli güçlü bir uzlaşma iradesini yansıtmaktadır. Komisyonun çalışmaları sürdükçe, daha çok alanda uzlaşmaya varıldığını, konular tartışıldıkça farklı görüşlerin belli noktalarda buluşabildiğini görüyoruz. Anlaşma iradesi, uzlaşma niyeti ve yumuşak bir üslupla, daha çok mesafe kat edilebileceğine inanıyoruz. Bu nedenle, Komisyonun kamuoyunda tecelli etmiş olan yeni anayasa yapım iradesine ve beklentilere uygun olarak, uzlaşma alanını genişletmesini, sonuç alınacağı umudunu arttıracak ve kendisine zaman kazandıracak bir üretkenlikle çalışmalarına devam etmesini arzu ediyoruz.

Nitekim, Uzlaşma Komisyonunun, çalışmalarında, asker-sivil ilişkilerinde ve din ve vicdan özgürlüğü konularında mesafe kat edilmiş olması son derecede umut verici gelişmelerdir. Keza, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin başkanlık sistemine ilişkin önerilerini geri çekebileceklerine yönelik açıklamaları da bu bakımdan önemli bir uzlaşma çabası örneğidir. Ayrıca, terör ve şiddeti kalıcı olarak ortadan kaldırarak yeni anayasa çalışmalarının toplumsal barış ve huzur ortamında yapılmasını sağlayacak çok önemli bir çözüm süreci içerisindeyiz. Bu süreci, aynı zamanda demokratikleşme evresinin önemli bir aşaması ve Kürt meselesinin çözümüyle birlikte adil ve kapsayıcı bir kalkınma hamlesinin başlangıç unsuru olarak görüyor ve destekliyoruz. Şiddet ve terör ortamının bir daha geri dönüşü olmayacak şekilde ülke gündeminden çıkabilmesi için kalkınma ve demokrasi başlıklarında çaba sarf etmek tüm toplum kesimlerinin ve kurumlarının ortak sorumluluğudur. Bu bilinçle ve bu sorumluluktan hareketle TÜSİAD olarak, çözüm sürecinin iktisadi ayağının güçlendirilmesi ve sahiplenilmesi amacıyla terör ortamından her bakımdan ağır zarar görmüş bölgeyi temsilen Cizre'de bir iş dünyası zirvesi gerçekleştirmeyi planlamaktayız. Zirvede, çözüm sürecinin ekonomi üzerinde beklenen etkileri ele alınacak, bölgenin iktisadi olarak süratle kalkınması yönünde atılabilecek adımlar bölgenin iş dünyası temsilcileriyle birlikte değerlendirilecek ve bölgede bir yatırım hamlesine başlangıç olabilecek projeler açıklanacaktır."

Çözüm sürecine bağlı olarak, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının, Türkiye'nin notunu "yatırım yapılabilir" seviyeye yükselttiklerine işaret eden Yılmaz, çözüm sürecinin bölgede yaratacağı normalleşmenin, öncelikle hizmetler sektörü olmak üzere, süratle tüm sektörlerde bir hareketlilik yaratacağını, kamu kaynaklarının çok daha verimli kullanımının mümkün olacağını ve belki de bu sürecin, bölgesel kalkınmışlık farklarının giderilmesi yanında, küresel kriz ile mücadelede Türkiye ekonomisine önemli bir destek sağlayacağını ifade etti. Yılmaz, "Bazı ön çalışmalar göstermektedir ki, bölge ekonomisinin yeniden sağlıklı bir büyüme dönemine girmesiyle orta-uzun dönemde Türkiye ekonomisinin potansiyel büyümesi yaklaşık 1 puan artacaktır" dedi.

Son yıllarda, makro istikrarı yani fiyat istikrarını, finansal istikrarı ve mali disiplini titizlikle gözeten ihtiyatlı, koordinasyonu güçlü ve etkili bir makro politika yönetimine şahit olduklarını ifade eden Yılmaz, bu başarının, Türkiye'nin orta vadede ihtiyaç duyduğu yapısal dönüşüm için çok değerli bir fırsat alanı yarattığını kaydetti. Hükümetin bu alanı çok iyi değerlendirdiğini ve başta yeni teşvik sistemi olmak üzere benimsediği politikalarla güçlü ve etkili stratejik adımlar attığını anlatan Yılmaz, bu çabaların sonucunda makro uyum sağlandığını yani büyümenin finansmanı problemini mevcut dönem için hallettiklerini ancak yavaş geliştiğini gözlemledikleri dış ekonomik koşulların yeni dönemde kendilerine yardımcı olamayacağını belirtti. Yılmaz, bu durumda sınırlı iç talep ile bir defa daha potansiyel büyümenin altında kalabilme riski bulunduğunu ya da yüksek büyüme amacıyla talep koşullarını gevşetip yeniden dış tasarruf engeline takılabileceklerini söyledi. Yılmaz şöyle konuştu:

"Oysa ki bu kısır döngünün kırılabilmesi ve Türkiye'nin bu sene yüzde 4 civarında bir büyümeyi yakalaması yönündeki beklentimiz devam etmektedir, ancak bu büyümeyi elde etmenin koşulları vardır ve bu koşullar, yani arz yönlü mikro politikalar, aynı zamanda uzun dönemli yüksek büyümenin de temel unsurlarıdır. Ana başlıklar itibariyle bu mikro reform dizisini şu şekilde sıralayabiliriz:Nitelikli işgücüne sahip olmak, AB'nin yarısı düzeyinde olan ortalama eğitim süresini yükseltmek, Eğitimde analitik yeteneği geliştirecek olan fen ve matematik alt yapısını güçlendirmek, AR-GE ve inovasyon kapasitesini artırıcı politikalar geliştirmek, yenilikçiliği, buluş ve fikri haklar kültürünü ve girişimciliği özendirmek, ücret dışı işgücü maliyetlerini en aza indirmek, enerji piyasalarında liberalleşmeyi sağlamak, anlaşılabilir, öngörülebilir, adil ve üretimi destekleyen bir vergi sistemi oluşturmak, kayıt dışı ekonomiyle kıyasıya mücadele etmek tüm üye tahlillerimizde açık ara bir numaralı sorun olarak önümüze çıkan hukuk güvenliğini tesis etmek."

Türkiye markasının son yıllarda önemli bir itibar artışı sağladığına vurgu yapan Yılmaz, elde edilen bu itibarın korunmasının, ülke içinde ve dışında, bütün muhataplara verilen sözlerin ve vaatlerin arkasında durulmasını, yasal çerçevenin istikrarını, uygulamaların tarafsızlığını ve öngörülebilirliğini, hukukun üstünlüğünü ve son olarak da vergi dahil tüm yatırım ve iş yapma ortamı konularında evrensel standartların tutturabilmesini gerektirdiğini söyledi. Yılmaz, "Bu nedenle doğru bildiklerimizi, gördüklerimizi söyleyerek bilgi birikimimizi paylaşarak ülkenin meselelerini çalışıyor ve itibarını geliştirmek için tartışma ortamını zenginleştirmeye gayret ediyoruz. Bu çabaları her platformda ülkemize karşı sorumluluğumuzun bilinci ile sürdürmekteyiz ve devam edeceğiz" dedi.