Deloitte raporunda Türkiye ekonomisinin ise zorlu bir dönemeçten geçtiğini, ancak büyümede son aylarda görülen toparlanmanın cesaret verici olduğunu belirtildi.
Deloitte Türkiye Ekonomi Danışmanı Dr. Murat Üçer tarafından hazırlanan, “Ekonomik Görünüm: Yeni bir dünyanın eşiğinde...” raporu yayınlandı. Raporda, küresel ortam ve öngörüler, büyüme, istihdam, enflasyon, para ve maliye politikaları ile ödemeler dengesi gibi temel ekonomik gelişmeler kısaca değerlendiriliyor.
Raporu değerlendiren Deloitte Türkiye CEO’su Hüseyin Gürer, dünya ekonomisinde risklerin devam ettiğini, Türkiye ekonomisinin ise zorlu bir dönemeçten geçtiğini, ancak büyümede son aylarda görülen toparlanmanın cesaret verici olduğunu söyledi.
KÜRESEL RİSKLER DEVAM EDİYOR
Raporda, dünya ekonomisinin üç vitesli tabir edilen bir büyüme içinde olduğu belirtilirken, bu üç vitesli görünümü Gelişmekte Olan Piyasa (GOP) ekonomileri, ABD’nin de yer aldığı kabul edilebilir büyüme oranına ulaşması tahmin edilen ülkeler ile Avrupa ile zayıf büyümeye sahip ülkelerin oluşturduğu aktarılıyor. Bu çerçevede gelecek yıl, bir yıl öncekine göre, ABD ekonomisinin nispeten hızlı bir toparlanma gerçekleştirerek büyüme oranını %3’e çıkarması ve Euro Bölgesi’ndeki daralmanın ise hız keserek zayıf da olsa pozitife döneceği vurgulanıyor.
Küresel ekonominin gidişatını çok yakından ilgilendiren Çin ekonomisinin ise beklentilerin hafif üstünde bir yavaşlamaya işaret ettiği belirtilen raporda, Türkiye’nin de içinde bulunduğu GOP ekonomilerinde ABD Merkez Bankası kaynaklı düzeltme hareketinin başladığı aktarılıyor.
Küresel ekonomide göreceli olarak iyileşmenin sürdüğü, ancak küresel ortamın riskli görünüme sahip olduğu vurgulanan rapora göre, bu risklerin başında FED’in parasal genişleme programının azaltılmasına küresel ekonominin vereceği tepkinin belirsizliği geliyor. Avrupa’da devam eden yapısal sorunlar ve büyü(yeme)me endişeleri, Ortadoğu’da devam eden siyasi çalkantılar ve Çin’de sert yavaşlama olasılığı da diğer riskler arasında yer alıyor.
Raporda, Türkiye ekonomisine yönelik son göstergelerin çok güçlü bir görünüme işaret etmese de yılın ilk çeyreğinde başlayan toparlanmanın yılın ikinci çeyreğinde de devam ettiği vurgulanıyor. Türkiye’de yaza girerken yaşanan gelişmeler ve önümüzde yüklü bir seçim takviminin olması siyasi tansiyonun arttığı bir döneme
girdiğimize işaret ediyor. Bu olayların ekonomiye etkisinin kısa vadede sınırlı olacağının beklendiği ancak büyüme görünümü üzerinde negatif bir risk oluşturduğuna dikkat çekiliyor. Tüm bunlara ek olarak son not artırımlarının da teyit ettiği gibi, Türkiye ekonomisinin belli bir olgunluğa eriştiğinin, orta vadede büyümeyi destekleyici bazı önemli yapısal özelliklerinin olduğunun altı çiziliyor.
Raporda ek olarak, piyasalarda devam eden çalkantı göz önünde bulundurulduğunda Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın daha proaktif bir tutum içerisinde olmasının yararlı olacağı, ve son dönemde hızla artan siyasi çalkantıların (Mısır ve Amerikan istihbaratının Washington'daki ve Birleşmiş Milletler merkezindeki Avrupa Birliği ofislerini dinleme iddiaları gibi) çok dikkatle takip edilmesi gerektiği de vurgulanıyor.
BÜYÜME BEKLENTİSİ YÜZDE 3.5'TA KORUNUYOR
Büyüme ilk çeyrekte beklentilerden daha güçlü gelmiş olsa da, talep kompozisyonu açısından toparlanmanın hala çok sağlıklı bir görünüme işaret etmediği vurgulanıyor. Düşük büyüme ortamına karşın istihdamda güçlü artışların görüldüğü aktarılan rapora göre, özellikle geçen yılın Ekim ayından itibaren sanayi sektöründeki artışların düzenli olarak hızlanması oldukça umut verici görünüyor. Bu yıl için önceki raporda (Mart 2013) verilen %3,5 düzeyindeki büyüme beklentisi korunuyor.
%5,3 ENFLASYON FAZLA İYİMSER
Raporda, enflasyon beklentilerinde var olan katılığın sürdüğü belirtilirken, Merkez Bankası’nın yılsonu beklentisi olan %5,3’lük tahmine ulaşılmasının özellikle son dönemde kurda yaşanan hareket ışığında oldukça zor olduğu aktarılıyor.
Önümüzdeki dönemde ekonomideki toparlanmaya bağlı olarak bütçede gelir tarafında iyileşmenin devam edeceği aktarılan raporda, yeni varlık barışının pozitif etki yaratabileceği ve vergi gelirleri tarafına bir parça destek olabileceği vurgulanıyor. Ancak büyümenin arzulanan düzeylerde seyretmediği bir konjonktürde ve siyasi takvim göz önünde bulundurulduğunda bütçe giderlerinde herhangi bir hız kesmenin mümkün olmayacağı aktarılıyor.
Raporda, ekonomide yeniden dengelenme sürecinin sona ermesinin cari açıkta da genişleme trendinin başlamasına neden olduğu, yılın ilk çeyreğinde enerji fiyatlarının desteği ile bu genişlemenin sınırlı kaldığı ve Nisan ayı rakamlarına göre de cari açığın belirgin şekilde artmaya başladığı vurgulanıyor. Raporun bu sene için cari açık beklentisi 55 milyar dolar veya GSYH’ye oranla %6,5 civarında. Bu oranın önümüzde ki sene hafif artması bekleniyor.