''Türkiye FED algısına hazır''

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan Fed'in tahvil alım azaltma hamlesine Türkiye'nin zihni ve teknik olarak hazırlıklı olduğunu belirtti.

''Türkiye FED algısına hazır''

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan iki günlük New York seyahati sırasında, yatırımcılar ve analistlerin katılımı ile toplantılara katıldı. Babacan, "Kredi derecelendirme kurumlarının üst düzey yöneticileri ile görüştük. Ağustos ayı tatil dönemi olmasına rağmen toplantılarımıza katılım oldukça iyiydi. Ülkemizdeki ve

bölgemizde gelişmelerle alakalı çok sayıda kişi ile muhatap olduk, sorularını cevaplandırdık" şeklinde konuştu.

Kredi derecelendirme kuruluşlarının son dönemde Türkiye'nin konumunu yatırım düzeyine çıkarttılarını hatırlatan Başbakan Yardımcısı Babacan, "Ziyaretimizde bu değerlendirme kuruluşların tepe yöneticileri ile görüşmüş olduk. New York temaslarımız son derece faydalı geçti" değerlendirmesinde bulundu.

Görüşmelerde, Ortadoğu'daki gelişmelerin Türkiye ekonomisine etkisi olup olmayacağından çok, Türkiye'nin bu ülkelerdeki gelişmeler konusundaki fikirlerini, yapılması gerekenler konusundaki değerlendirmelerini merak ettiklerini ifade eden Babacan, "Bu ülkelere, tarihi ve coğrafi olarak yakın olduğu için, Türkiye bölgedeki gelişmeleri daha iyi değerlendiren bir ülke olarak algılanıyor. Mısır, Suriye, Irak gibi ülkelerdeki görüşmeler ile Türkiye'nin ekonomisi arasında hiçbir bağlantı kurulmuyor. Böyle bir soru da gelmedi" dedi.

"TÜRKİYE FED DALGASINA HAZIR"

22 Mayıs'tan bu yana, Amerikan Merkez Bankası'nın (Fed) yeni politika duruşu ve özellikle her hafta piyasalara sağlamış olduğu likiditenin belki ilerde

azaltacağı ya da bir buçuk iki sene sonra, faiz oranlarını artıracağı ile ilgili genel bir eğilimin olduğunu belirten Ali Babacan, şöyle devam etti:

"Bu durumun da, bütün gelişmekte olan ülkeler üzerinde az ya da çok etkisi var. Amerikan ekonomisinin kendi borçlanma faizleri dahi son dönemde 1 puanın üzerinde arttı. Fed'in bu duruşu çerçevesinde Türkiye'nin ne gibi önlemler alacağına dair sorular bize soruldu. Ancak biz, 22 Mayıs'tan çok önce zaten bu

duruma dikkat çekmiş, bu olağanüstü bol miktardaki likitlerin bir gün geri çekileceğini, Türkiye'nin de buna hazır olması gerektiğini söylemiştik. Buna göre kurumlarımız zihni ve teknik hazırlıklarını yapmıştı."

"YENİ DENGE ARAYIŞI VAR"

"Fed'in 22 Mayıs açıklamasından sonra, dünya genelinde fiyatlandırmalarında yeni bir denge arayışı var. Bunların hepsine hazır olmak

lazım. Ama daha önce biz bunu defalarca yaşadık" diyen Babacan, söz konusu bir değişikliğe Türkiye'nin hazır olduğu ve gerekli önlemleri aldığını belirtti.

Türkiye Merkez Bankası'nın aylık ekonomist toplantıları düzenlediğine dikkati çeken Babacan, bu toplantılara, Londra'dan ve İstanbul'dan katılımların

olduğunu, New York'tan yapılan katılımın ise sınırlı kaldığını belirtirken, küresel finans için dünyanın en önemli merkezi olan New York'a dönem dönem yaptıkları ziyaretlerin önemine değindi.

- "Önümüzdeki dönem dikkatli olunması gereken bir zaman dilimi"

Amerikan ekonomisi hakkında da bazı açıklamalarda bulunan Başbakan Yardımcısı Babacan bu konuda şu değerlendirmelerde bulundu:

"Fed'in tam olarak ne zaman ne yapacağını söylemek mümkün değil. Şubat G20 toplantısında Bernanke'nin açıklamasından çok önce, ben 'ne yapmak istiyorsanız en kısa zamanda paylaşın ki, diğer ülkeler ne yapacaklarını buna göre belirlesinler daha şeffaf bir politika izlemeniz gerekir' demiştim. Bazen

yanlış kurulan bir cümle bile piyasalarda farklı yorumlara yol açabiliyor. Şimdi biraz daha usta bir dil kullanmaya başladılar son haftalarda. Ne kadar öngörülebilir olurlarsa herkes için o kadar iyi olur."

"

"İnişler çıkışlar bir süre daha devam edebilir. Önemli olan temel politikalarda ülkelerin sağlam durmasıdır" diyen Babacan bu konudaki sözlerini şöyle tamamladı:

"Faiz içi fazla veren bir bütçe yapımız var. Dünyada hemen hemen böyle bir ülke hiç kalmadı. Milli gelirimize oranla borcumuz çok düşük. Bankacılık

sistemimiz çok, çok güçlü. Dinamik bir nüfus. Büyüme potansiyeli yüksek olan bir

ekonomik yapı, Türkiye için büyük bir artı. Son 4 yılda, Türkiye'de 5 milyon ilave istihdam oluştu. Bu da reel sektörün, halkımızın geleceğe güvenle bakışının bir sonucu."

New York temaslarında Gezi Parkı eylemlerinin de merak edildiğini belirten Ali Babacan, "Gezi Parkı, Taksim gelişmelerinde bizim nasıl okuduğumuz ve bizim izleyeceğimiz yolu yatırımcılar merak ediyor. 'Ülkenin iç huzuru ve istikrarı açısından bir sorun oluşturur mu oluşturmaz mı' konusu merak ediliyor. İlk olayların olduğu hafta Londra'da idim. Sorular çok daha farklı idi, heyecan yüksekti. Londra temaslarına göre New York temaslarında daha dengeli bir durum

gördüm" dedi.

ABD ile AB arasındaki serbest ticaret anlaşmasına da değinen Babacan, "Burada, Trans Atlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı sürecinin izlenmesi

gerekiyor. Önemli olan bizim için o resmin dışında kalmamak ve hassasiyetlerimizin dikkate alınmasıydı. Sayın Başbakanımızın Washington ziyaretinde de zaten bu en üst seviyede gerçekleşti" açıklamasında bulundu.

- "Mısır konusu her görüşmede gündeme geldi"

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Mısır konusunun hemen her görüşmede gündeme geldiğini belirterek, şunları ifade etti:

"Bizim bu konudaki bakışımızı merak ediyorlar. Biz bu konuda ilkeli demokrasiden özgürlüklerden yana olduk. Pek çok Batı ülkesine göre ilkeli, prensipli duruş sergiledik. Soyvetler Birliği dağıldıktan sonra, Batı Avrupa Devletleri, Doğu Avrupa ülkelerine yoğun destek verdi. ABD de çok yoğun destek verdi.

Mesela bir Avrupa Yatırım Bankası'nın (EBRD) ortaklarından birisi de Amerika Birleşik Devletleri'dir. Doğu Avrupa'nın yeniden yapılandırma ve

kalkındırılması, bütün reform hareketleri, Batı'nın çok büyük desteği sayesinde olmuştur. Benzer şekilde Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da demokrasi arayışına giren ülkelere de biz beklerdik ki Batı aynı ilgiyi ve desteği göstersin. Doğu Bloku ülkeleri AB'ye üye olduktan sonra, bizim de ortağı olduğumuz EBRD'nin kapatılması gerektiği söylendi. Biz buna karşı çıktık. 'Bu dönüşüm başka ülkelerde de olacaktır ve finansman gerekecektir. Dolayısı ile EDRD gibi oturmuş bir kurumu niye kapatalım' dedik ve EDRD devam etti, Son toplantısını da Türkiye'de yaptık. O toplantıda Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerinden liderleri

davet ettik. EBRD Başkanı, o bölgeye kaynakların daha fazla kullandırılacağısözünü verdi. Tabii, tek başına EBRD yeterli değil. Eğer demokrasiden, açık ekonomiden, ticaretin serbestliğinden bahsediyorsak, bu tür çaba içine giren her ülkenin hem siyasi hem ekonomik olarak desteklenmesi gerekiyor."

"DARBE DİYEMEDİKTEN SONRA ZIMNEN DESTEKLEMİŞ OLURSUNUZ"

Doğu Avrupa ülkelerine milyarlarca dolar harcayan ABD ve AB'nin, benzer süreçlerden geçmeye çalışan diğer ülkeler konusunda güçlü bir duruş

sergileyemediğini belirten Babacan, "Mısır'da olup bitene dahi hala, 'darbe' demekte cesaretli davranamıyorlar. Biz bu konularda açıkçası, daha prensipli bir duruş beklerdik. Bu işlerde, tek standart olması lazım. Demokrasi, insan hakları, evrensel ilkeler varsa bunların her ülke için geçerli olması lazım, Bu değerler, Batı'nın tek elinde değil, bunlar küresel değerlerdir” dedi.

"Siz açık bir darbeye 'darbe' diyemedikten sonra, olan biteni aslında zımnen destekiyorsunuz” diyen Ali Babacan, desteklendiğini düşünen ordunun da, kendi halkına böyle bir zulümü, katliamı uygulayabildiğine dikkati çekti. Babacan sözlerini şöyle tamamladı:

“Batı, bugünkü çağdaş medeniyetin en ileri noktası olarak değerlendiriliyor. Bu bir demokrasi sınavı idi. Bu sınavı maalesef pek çok Batı

ülkesi veremedi. Türkiye, kendisi bir yandan demokrasisini geliştirmeye çalışan bir ülke. AB sürecinde daha iyi standartları yakalamaya çalışan bir ülke, buna rağmen çok daha ilkeli bir duruş ortaya koyduk. Polonya bugün milli gelirinin yüzde 4'ü kadar AB'den hibe alıyor. Türkiye'nin milli gelirinin yüzde 4'ü yaklaşık 30 milyar dolar eder. Biz yıllık 30 milyar dolar hibe alsak, cari açık sorunumuz kalmaz, bütçemiz fazla verir. Polonya hala bu desteği alırken, Mısır ve Tunus'a baktığımızda, büyük bir hayal kırıklığı görüyoruz. Demokratik seçilmiş hükümet döneminde, bu ülkelere destek vermeyenler darbeden hemen sonra destek taahhüdünde bulundu. Tarihe bunlar not düşülüyor. Bu dönemin ilerde tarihi yazılırken, 'ilkeli duramayan ülkeler' diye anılacaktır bu ülkeler. Türkiye olarak çok şükür, alnımız ak, duruşumuz sağlam. Haksızlık karşısında susmak haksızlığa ortak olmaktır. Ne pahasına olursa olsun,

doğrudan yana olmak lazım. Doğruyu savunduktan sonra hiç korkmamak lazım.”