Türkiye gazetesinin köşe yazarlarından FUAT UĞUR, yazısında Fetulah Gülen'in mehdilik iddialarını ve çelişkilerle dolu davranış ve sözlerini bugünkü yazısında ele almış. İşte o yazısı..
Sürekli konuşuyor. Tikleri son zamanlarda çok arttı. Yakında kendine kezzap atarsa şaşmayın. Son hezeyanlarında söylediklerine biraz bakalım. Ona hâlâ inanan koyunlar var çünkü, belki öğrenirler.
Aslında bunun hakkından en iyi bizim Ümit Akdemir geliyor. Ümit yine göndermiş “Güneş yüzü görmemiş” bilgileri.
1- Henüz nur talebeleri içindeyken yaptıklarına bakalım önce. Yıl 1971. Vaizlik yapmak üzere Manisa’daydı ve bir gün yakın çevresindeki birkaç özel arkadaşıyla Kestanepazarı’ndaki hamama gitti. Tam göbek taşındayken, gözüne kestirdiği arkadaşlarına imalı konuşmalar yapmaya başladı. Sıcakta gevşeyen arkadaşlarının belki beyinleri de gevşemiştir diye düşünüyor olmalıydı. Sık sık “Mesih yeryüzüne geldi” diyor ve kendini tarif ediyordu. Mesih’in tüm özelliklerini kendi özellikleriyle eşitleyip “Ben Mesih’im” demeye getirmekteydi.
2- Bu durumu haber alan nur talebeleri “Sen böyle mi konuştun?” diye sıkıştırdıklarında en iyi becerdiği şeyi yaptı ve inkâr etti. Gelgelelim şahitler hazırdı. Yalanını yüzüne vurunca çocuk gibi salya sümük ağlamaya başladı. Sürekli “Ne olur beni hizmetten atmayın” diye yalvarıyordu ancak acımadılar, oradan kovdular.
3- Ama can çıkar huy çıkmaz. Ruh hastası olduğu için bu hezeyanları devam etti ve en sonunda bir subaydan eşek sudan gelinceye kadar dayak yedi. Bu subay geçtiğimiz günlerde Yaz-Boz programına çıkıp Fetullah’ı nasıl dövdüğünü bir güzel anlattı.
4- Hatırlayacaksınız, daha önce de yazdık. Nasr suresindeki “vel fet-h”in “h” harfinin Allah manasına geldiğini, dolayısıyla nüfusta Fetullah diye yazılan adının aslında Fethullah olduğunu söyleyip durdu. “İbni Arabi beni işaret ediyor” diyerek mahrem dairede yaptığı konuşmalarda “Bana Fetih deyin” diyordu. Namazlarda bu kelime-i celileyi Fethullah olarak okuyup her defasında günaha girmekten kaçınmıyordu.
5- Şimdi utanmazca çıkıp “Bunu yaptığımı ispatlayın” diyor. Ama ispatı bizzat kendi kitabı “Fasıldan Fasıla” adlı kitabında. Aynı zamanda eski vaaz kasetlerinde ve 17-25 Aralık darbe girişimi öncesi bu Nasr suresini sık sık tekrarladığı konuşmalarında. Şimdi tutmuş yüzü kızarmadan inkâr ediyor ve “İması bile varsa Allah belamı versin” diyor.
6- Mekke’de avanelerinden birinin safsatasını bizzat anlatarak ağlayıp soytarılık yaptığı da unutulmadı. Videosu da var üstelik. Güya Peygamber Efendimiz, “Biz o vazifeyi Fetullah’a verdik” demiş. Bu kepazeliklerin hepsi onun başının altından çıktı.
7- Gelelim zurnanın zırt dediği yere. Yani şu “evlilik ve çoluk-çocuk” meselesine. Şakibaşı, peşinden giden sürülere bir ara mesaj yayınladı ve “Ben 99 yaşına kadar yaşayacağım, Türkiye’ye döneceğim, Türkiye’nin bütün illerini dolaşacağım, evleneceğim çocuklarım olacak. Makam-ı Mahmud’un hakkını vereceğim’’ dedi. Bu lafları peşine taktığı zavallıların hepsi işitti.
Peki, “Makam-ı Mahmud” demenin halifelik ve son gelen Mehdi anlamına geldiğini Fetullah bilmiyor muydu? Bugün neden söylediklerini inkâr ederek rezilliğin dibini buluyor ve “Ben Mehdiyim demedim” diye yalanlara sığınıyor? Çünkü her gün ortaya çıkan yalanı onu koyun sadakatiyle takip eden bağlılarını bile uyandırıyor da ondan.
8- Hepsinden de mühimi bu 4. maddeyi herkes biliyor. Orada “Evleneceğim ve çocuklarım olacak” ifadesi çok önemli. Müptezelin bunu neden söylediğini daha önce anlatmıştık. Yine tekrarlıyorum bakalım hatırlayacak mı?
Said Nursi Emirdağ lahikası sayfa 208’de çok çarpıcı öngörülerde bulunarak onu tarif ediyor ve şöyle diyordu:
“Büyük dairede onun gibi dehşetli cemaatler ve bu süfyan siyasi islamiyeye, şeair-i islamiyeye darbe vuracağından, 12-13-14-ve 16 tarihlerinde tokatlar yiyecekleri ihtar edildi.”
Ancak bu öngörünün devamında gelen bir tespit daha var ki bu Fetullah adlı Mehdi bozuntusunu tam can evinden vuruyordu. Ne diyordu Said Nursi burada:
“Bertaraf edilecek olan bu şahıs ebter (soysuz ve çocuksuz) olacaktır.”
İşte Fetullah bu tespitten kurtulmak için “Evleneceğim, çocuklarım olacak” diyerek etrafına “Said Nursi’nin işaret ettiği ben değilim” izlenimi vermeye çalışmaktaydı.
9- Son zırvasında ise hâlâ yakın mahrem dairesine “Ben Mehdiyim” demeyi sürdürüyor.
Ümit Akdemir en sonunda Fetullah Gülen’e şöyle sesleniyor:
“Ey iblis, sözüm ona tevazu göstererek kendini köpek olarak gördüğünü söylüyorsun. Esasında burada yine bir cinlik yaparak hayvan seviyesine çıkmak istiyorsun ama nafile. Çünkü Kur’an-ı kerim “Bu tür katil iblisler, hayvandan da aşağıdır” diyor (Sümme rededna-hu esfelesafilin). Bir katilsin ve 15 Temmuz gecesi döktüğün kanlar seni çoktan bu seviyeye indirdi.”