Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkanvekili Ahmet Hamsici, HSYK Kanunu'nda değişiklik öngören teklifte yer verilen düzenlemelerin, Anayasa'nın 159. maddesi ile 2. maddesinde ifadesini bulan "hukuk devleti" ilkesine aykırı olduğunu savundu.
Hamsici, kişisel değerlendirmelerine yer verdiği yazılı açıklamada, 12 Eylül 2010 Anayasa değişikliği ile HSYK'nın, Adalet Bakanlığından bağımsız, yargının ayrı bir erk olması kuralına uygun düzenlemeye kavuşturulduğunu belirtti.
Yapılmak istenen kanun değişikliğiyle Kurul'un fiilen adalet bakanına bağlı ve bağımlı, ayrı bir erkten daha çok yürütmenin emir ve gözetimi altında görev yapan bir yapı haline getirilmesinin söz konusu olduğunu savunan Hamsici, "Bu durum yapılan Anayasa değişikliği ile kurulan bağımsız bir Kurul'un oluşumuna aykırıdır" iddiasında bulundu.
Anayasa'nın, HSYK'nın düzenlendiği 159. maddesine bakıldığında, Kurul'a Adalet Bakanlığından ve dolayısıyla siyasi iradeden bağımsız, ayrı özerk bir irade verilmesinin amaçlandığı ve tüm maddenin bu temel amaçtan hareketle düzenlendiğinin görüleceğini belirten Hamsici, bu maddede, Kurul'un organizasyon yapısı ve işleyişine ilişkin tüm kuralların klasik bir kamu kurumundan farklı olarak "mahkemelerin bağımsızlığı" ve "hakimlik teminatı" ilkelerine uygun olması gerektiğinin vurgulandığını aktardı.
Ahmet Hamsici, "Madde metni bütünüyle incelendiğinde; anayasa koyucunun öncelikle Kurul'u, yerine getirdiği hassas fonksiyon nedeniyle klasik bir kamu kurumu olarak görmediği ve olağan bürokratik hiyerarşiden ayırdığı, ardından da Kurul'a, Adalet Bakanlığı ve siyasi iradeden bağımsız kendi inisiyatifi ile kullanabileceği özerk bir irade tanımayı amaçladığı görülmektedir" ifadesini kullandı.
Hamsici, şunları kaydetti:
"Anayasa koyucu bu amaçtan hareketle ilgili maddenin ilk fıkrasında, Kurul'un organizasyon yapısı ve işleyişine ilişkin yapılacak düzenlemelerin, 'mahkemelerin bağımsızlığı' ve 'hakimlik teminatı' ilkeleri çerçevesinde yapılacağını belirterek Meclis'in sahip olduğu takdir yetkisini bu ilkeler ile sınırlamış ve bu anlamda Kurul'un özerk iradesinin varlığını anayasal güvenceye kavuşturmuştur.
Bu sebeple Kurul'un organizasyon yapısı ve işleyişine ilişkin tüm kuralların ihdasında Meclis'in kullanabileceği takdir yetkisi, klasik kamu kurumlarının organizasyon yapısı ve işleyişine ilişkin kullanılabilecek olağan takdir yetkisinden farklıdır, farklı olmak zorundadır zira bu farklılığın gerekliliği, ilgili maddenin ilk fıkrasında 'mahkemelerin bağımsızlığı' ve 'hakimlik teminatı' ilkelerine atıf yapılarak açık bir şekilde ifade edilmiştir.
Bu noktada Anayasa'nın 159. maddenin son fıkrasında Meclis'e tanınan, kurul üyelerinin seçimini, dairelerin oluşumunu ve işbölümünü, Kurul'un ve dairelerin görevlerini, toplantı ve karar yeter sayılarını, çalışma usul ve esaslarını, dairelerin karar ve işlemlerine karşı yapılacak itirazları ve bunların incelenmesi usulü ile Genel Sekreterliğin kuruluş ve görevlerini kanunla düzenleyebilme yetkisi, tamamen sınırlı bir yetki olup ancak ilk fıkrada belirtilen 'mahkemelerin bağımsızlığı' ve 'hakimlik teminatı' ilkeleri çerçevesinde kullanılabilecek bir yetkiyi ifade etmektedir."
"Sıradan klasik bir kamu kurumuna dönüştürülüyor"
Ahmet Hamsici, "Oysa Meclis'e sunulan teklif metni incelendiğinde; Kurul'un organizasyon yapısı ve işleyişine ilişkin düzenlemelerde 159. madde uyarınca riayet edilmesi gereken 'mahkemelerin bağımsızlığı' ve 'hakimlik teminatı' ilkeleri hiçe sayılmış ve bir yandan Kurul adeta adalet bakanının emrinde, Bakanın iradesi dışında irade kullanamayan, sıradan klasik bir kamu kurumuna dönüştürülürken, diğer taraftan seçimle gelen üyeler de bakanın emrinde, akanın izni dışında karar alamayacak konuma getirilmiştir" görüşünü savundu.
Teklif metninde öngörülen değişikliklerin büyük bölümünde "dönüştürme ve siyasallaştırma"nın çok açık bir şekilde görülebildiğini ileri süren Hamsici, "düzenlemelerin Anayasa'nın 159. maddesi ile 2. maddesinde ifadesini bulan 'hukuk devleti' ilkesine aykırılık teşkil ettiği değerlendirilmektedir" ifadesini kullandı.