Dünya Bankası Türkiye için büyüme tahminini yüzde 4’den yüzde 3.6’ya düşürdü. Dünya Bankası arz tarafındaki reformlar tamamlanmadan Türkiye’deki büyümenin kriz öncesi düzeye ulaşmasının mümkün olmadığını bildirdi.
Dünya Bankası Türkiye için büyüme tahminini yüzde 4’den yüzde 3.6’ya düşürdü. Dünya Bankası arz tarafındaki reformlar tamamlanmadan Türkiye’deki büyümenin kriz öncesi düzeye ulaşmasının mümkün olmadığını bildirdi. Bu yılın ilk üç ayında, yerel tahvil piyasalarına yönelen sermaye akışlarının, para birimleri üzerinde yukarı yönlü baskı yaparak Türkiye, Romanya ve Sırbistan’da özellikle güçlü olduğunu belirten Dünya Bankası, “Söz konusu sermaye akışları geçici olmaya eğilimliyken dalgalanmaları yönetmek oldukça zor olabilir ve ülkelerin cari işlem açıklarını finanse etmek için onlara bel bağlaması bir kırılganlık kaynağı oluşturabilir” uyarısında bulundu.
Dünya Bankası’nın Haziran ayı Küresel Ekonomik Beklentiler Raporu (Global Economic Prospects) raporu yayımlandı. Ocak ayında Türkiye için bu yıl yüzde 4 büyüme öngören Dünya Bankası tahminini yüzde 3.6’ya revize etti. Dünya Bankası gelecek yıl için büyüme tahminini değiştirmeden yüzde 4.5’te tuttu. 2015’e ilişkin büyüme tahminini de yüzde 5’ten yüzde 4.7’ye indirdi.
Dünya Bankası Türkiye’de cari işlemler açığının bu yıl yüzde GSYİH’nın yüzde 6.9’u düzeyinde gerçekleşeceğini, açığın gelecek yıl yüzde 7.1, 2015’te ise yüzde 7.2 olacağını tahmin etti.
2012’deki beklenenden hızlı yavaşlamadan sonra Türkiye’de büyümenin; içte güçlü kredi büyümesi ve görece gevşek makroekonomik politikalar tarafından desteklenen iç talep artışına dayalı olarak hızlanabileceğine değinen Dünya Bankası “Bununla birlikte 2013’te büyüme, 2012’den aktarılan zayıflık nedeniyle kısıtlı olacak. Büyüme oranının 2012’deki yüzde 2.2’den yüzde 3.6’ya sıçraması bekleniyor. Ekonomi, potansiyel çıktı artış seviyesine çok yakınken, artan iç talep ve turizm gelirlerinin azalması cari işlemler açığını 2012’deki yüzde 6’lık düzeyden bu yıl GSYİH’nın yüzde 6.9’una çıkaracak” değerlendirmesinde bulundu.
Rapora göre Türkiye’nin dış finansmana erişimi, son kredi notunun yatırım derecesine yükseltilmesiyle birlikte 2013 yılına kadar rahat iken, portföye aşırı güven ve kısa vadeli borç akışları önemli bir kırılganlık oluşturuyor. Raporda para politikasının; büyüme 2015’te tahmini küresel toparlanmayla birlikte hız kazanıp yüzde 4.7’ye ulaşırken, iç-dış talebi dengede tutmak için aktif kalmaya devam edeceği beklentisi dile getirildi.
DÜNYA EKONOMİSİ İÇİN İYİ HABER
Rapora göre, Euro Bölgesi’nde devam eden daralmaya karşın, gelişmiş ekonomilerden kaynaklanan riskler rahatladı ve büyüme kararlı bir hale geldi. Ancak gelişmekte olan ülkelerde büyümede hızlanma, birçok orta gelirli ülkedeki kapasite kısıtlılığı nedeniyle ılımlı. Dünya Bankası küresel ekonominin bu yıl yüzde 2.2, gelecek yıl yüzde 3, 2015’te ise yüzde 3.3 büyüyeceğini tahmin etti.
Gelişmekte olan ülkelerde büyüme bu yıl yüzde 5.1 düzeyinde olacak, gelecek iki yılda ise yüzde 5.6 ve 5.7’ye çıkacak. Raporda “Brezilya, Hindistan, Rusya, Güney Afrika ve Türkiye’de büyüme arz darboğazı nedeniyle engellenmişti, arz tarafındaki reformlar tamamlanmadıkça bu ülkelerde büyümenin kriz öncesi düzeylere ulaşması pek mümkün değil” denildi.
Çin ekonomisi, yönetim dengeleme arayışlarına girerken yavaşladı. Doğu Asya ve Pasifik Bölgesi’nde büyüme yüzde 7.3, Avrupa ve Orta Asya’da yüzde 2.3, Latin Amerika’da yüzde 3.3, Orta Asya ve Kuzey Afrika’da yüzde 2.5, Güney Asya’da yüzde 5.2, Sahra Altı Afrika’da ise yüzde 4.9 olacak.
Gelişmekte olan ülke risk primlerinde son beş yılda görülen düşüş, yüksek gelirli ülke borçlarındaki risklilik artışından kaynaklanıyordu. Bu riskler geriledi, yatırımcılar portföylerini yeniden yüksek gelirli ülkelerdeki varlıklara kaydırabilir, bu da gelişmekte olan ülke getiri ve spreadlarında artış ve yüksek gelirli ülkelerde daha iyi borsa performansıyla sonuçlanabilir. Söz konusu gelişmeler bazı yatırımcılarda Brezilya, Endonezya, Lao, Filipinler, Tayland ve Türkiye gibi bazı gelişmekte olan ülkelerdeki varlık fiyatı enflasyonuna ilişkin endişeyi de yansıtabilir.
RAPORDA TÜRKİYE
Raporda Türkiye hakkında şu saptamalar yapıldı.
-Büyüme Şili, Meksika ve Güney Afrika’da zayıfladı, fakat Filipinler, Litvanya, Peru, Türkiye ve Ukrayna’da güçlendi.
-Brezilya, Hindistan, Rusya Federasyonu, Türkiye ve Güney Afrika’da büyüme oranlarının tümü, görece rahat politika duruşları ve bazılarındaki aşırı ısınma belirtilerine karşın kriz öncesi oranlarının oldukça altında.
-Faiz oranları Arnavutluk, Azerbaycan, Belarus, Gürcistan, Kenya, Moğolistan, Sri Lanka, Tayland, Türkiye, Uganda ve Viet Nam’da düşürüldü. Sadece Brezilya, Mısır, Gambiya, Gana ve Tunus gibi beş gelişmekte olan ülkede 2013’te yükseldi.
-Gelişmekte olan ülkeler için beklentiler, yerel ekonomik ve politika koşularını yansıtır şekilde ülkelere göre geniş ölçüde değişiyor: Brezilya, Hindistan ve Türkiye’de 2012 çıktı açığı (output gap) ya artı, ya da sıfıra yakın. Bu kısa erimde büyüme için sınırlı alan bulunduğunu ortaya koyuyor. (Bu ülkelerin büyük bölümünde 2012’deki büyüme potansiyel büyümeden yavaştı.)
-Avrupa ve Orta Asya Bölgesinde çıktı artışı 2013 başında Rusya ve Türkiye’deki görece zayıf performans nedeniyle yıllık bazda yüzde 2.4 oldu. Brezilya, Çin, Hindistan, Rusya ve Türkiye gibi büyük gelişmekte olan ülkelerdeki Satın Alma Endekslerinin (PMI) tümü izleyen iki ya da daha fazla ay boyunca düştü.
-Büyümenin zayıfladığı, fiyat baskısının ılımlı olduğu Avrupa ve Orta Asya bölgesinde, Arnavutluk, Azerbaycan, Belarus, Gürcistan, Makedonya ve Türkiye dahil bazı gelişmekte olan ülkelerde politikalar gevşedi.
-Küresel ve gelişmekte olan ülkelerdeki para politikaları giderek artan şekilde enflasyon hedeflemesini kapsıyor. Büyük ülkelerin çoğunluğu için enflasyon hedef dâhilinde kaldı. Endonezya, Brezilya, Rusya, Türkiye ve Güney Afrika dâhil bazı büyük orta gelirli ülkeler bunun istisnasını oluşturdu. Bu ülkelerde ana enflasyon, arz kısıtlılığına bağlı olarak yineleyen fiyat baskıları nedeniyle hedefleri aşma eğilimine girdi.
-Yıldan yıla enflasyon, sınırlı atıl kapasiteyi yansıtarak özellikle Türkiye ve Rusya’da yüksek kaldı. Bu ekonomilerde üç aylık enflasyon, yavaşlayan büyüme ve azalan emtia fiyatlarını yansıtarak yatıştı fakat yatışan fiyat baskılarının adım ve zamanlaması ayrışıyor ve iç politikaları yansıtıyor.
-Türkiye’de politikanın gevşemesi enflasyonun 2013’ün ilk çeyreğinde yıllık bazda yüzde 9.7’ye çıkmasına katkıda bulundu. Türkiye’nin ilk çeyrekteki çekirdek enflasyonu geçen yıl aynı dönemdekine göre yüzde 9.6’dan, yüzde 6.5’e indi. Ana enflasyon da Nisan’da emtia fiyatlarındaki küresel düşüşü yansıtarak yüzde 6.1’e indi, fakat merkez bankasının yıllı yüzde 5 enflasyon hedefinin üzerinde kaldı.
-Görünüm ve riskler: Brezilya, Hindistan, Rusya, Türkiye, Güney Afrika gibi bazı ekonomilerde, özellikle talebi teşvik eden politikalar bulunması durumunda arz darboğazlarıyla fiyat baskılarının ısrarcı olması mümkün.
-Şu anda piyasadaki yüksek likidite ve görece düşük riskli ortama karşın yerel borsa ve tahvil piyasalarına akışlar Türkiye için ılımlı, ancak Brezilya’da hızlandı.
-Japonların yatırımlarında gelişmekte olan ülkelere ayırdıkları pay, Amerikalıların ayırdıklarından daha az. Portföy yatırımları coğrafi olarak farklılıklar göstermekle birlikte ağırlıkla Brezilya, Meksika ve Türkiye’de bulunuyor. 2013’ün ilk iki ayında Japonların yerel borç kağıtlarına yatırımları Meksika’da yüzde 34, Türkiye’de yüzde 28, Tayland’da yüzde 17 arttı. Artış Filipinler’de (yüzde 5.9) ve Güney Afrika’da (yüzde 4.4) daha az oldu.
-Avrupa ve Orta Asya’da bölgenin iki büyük ekonomisi Rusya ve Türkiye’de ithalat talebi hızla sıçradı, kısmen bu ülkelerde ekonomik toparlanmanın gelişmiş aşamasını yansıtarak 2013 ilk çeyreğinde Rusya’da yüzde 19.7’ye, Türkiye’de yüzde 12.1’e yükseldi. Euro bölgesiyle yakın bağları olan bu gelişmekte olan Avrupa ülkelerinde çıktı açıkları yüksek ve ithalat talebinde toparlanma gecikmeli ve zayıf.
-Rusya’daki durgun ihracat artışı ve Türkiye’nin ihracat artışındaki hızlı azalış Avrupa ve Orta Asya genel ihracatında ağırlığını gösterdi. Bundan dolayı 2013 ilk çeyrekte bölgedeki genel ihracat artışı sadece yüzde 1.8 oldu. Rakam gelişmekte olan ülkelerdeki genle büyüme olan yüzde 15.4’ün oldukça altında.
-Markit’s Satın Alma Endeksi gibi güven göstergeleri Rusya ve Türkiye’de ekonomik etkinlikte hafif bir gevşeme ortaya koyuyor.
-Türkiye’nin ihracatı, yıl başlarındaki hızlı düşüşten sonra, Mart ayında yıllık bazda yeniden yüzde 4.8 sıçrama kaydetti. Önceki sert daralma İran’a altın satışlarının kesilmesi ve Avrupa’ya özellikle de Almanya, İngiltere ve İtalya’ya ihracatın zayıflamasından kaynaklandı. İran’a doğal gaz karşılığı altın satışının Şubat’ta yeniden başladığı fakat 2012’den daha az gerçekleştiği belirtiliyor.
-İhracatta artan çeşitlilik: Türkiye son iki yılda İran, Irak ve Birleşik Arap Emirlikleri dâhil Orta Doğu ekonomilerine daha fazla mal satarak ihracat piyasalarını başarı bir şekilde çeşitlendirdi. Irak’ın Türkiye ihracatındaki payı 2004’teki yüzde 2’den 2013’te yüzde 9’a kadar arttı... Çin’in Orta Asya ülkeleri için olması gibi Türkiye de Güney Kafkasya ülkeleri için büyük bir ihracat destinasyonu olmaya devam ediyor.
-Uluslararası borç piyasalarına erişimin iyileşmesi büyük dış finansman gereksinimi (cari işlem açığı ve borç amortismanı) bulunan ülkeler için özellikle önemli. Bu yıl bu, finansman ihtiyacı GSYİH’nın yüzde 42.6’sı olan Ukrayna’yı, Bulgaristan’ı (GSYİH’sının yüzde 39.5’i), Türkiye’yi (GSYİH’sının yüzde 30.8’i) ve Romanya’yı (GSYİH’sının yüzde 27.1’i) kapsıyor.
-Avrupa ve Orta Asya bölgesindeki birçok ülke büyük portföy yatırım akışı (yerel borsa yere para birimi cinsinden borç senetlerine yabancı yatırım) aldı. Bu yılın ilk üç ayında, yerel tahvil piyasalarına yönelen sermaye akışları, para birimleri üzerinde yukarı yönlü baskı yaparak Türkiye’de (7.3 milyar dolar), Romanya’da (4.7 milyar dolar) ve Sırbistan’da (1.9 milyar dolar) olmak üzere özellikle güçlüydü. Söz konusu sermaye akışları geçici olmaya eğilimliyken dalgalanmaları yönetmek oldukça zor olabilir ve ülkelerin cari işlem açıklarını finanse etmek için onlara bel bağlaması bir kırılganlık kaynağı oluşturabilir.
-Türkiye’de para politikasına bağlı olarak yavaşlayan kredi genişlemesi Şubat ayında yıllık yüz de 7.8 reel büyümeye ulaşmıştı. Artışın büyük bölümü dış kredilerle fonlandı. Türk bankaları agresif biçimde dışarıda finansman arayışına girdi. Kredi büyümesi Merkez Bankası’nın resmi yüzde 15 hedefini geçse de enflasyon baskısı sönerken kısıtlama yoluna henüz gidilmedi.
-Türkiye’de enflasyonist baskının yılın son döneminde güçlü iç talep ve arz yönlü kapasite kısıtlılığından dolayı oluşması ihtimali var. Küresel emtia fiyatlarından kaynaklı önemli bir katkının yokluğunda (Türkiye bir enerji ithalatçısı) ya da yerel gıda fiyatları geçen yılki gibi olursa enflasyonun Merkez Bankası’nın koyduğu yaklaşık yüzde 5 hedefinin ilerisine geçmesi bekleniyor.