Telif hakları konusunda büyük sıkıntılar yaşayan sanatçılara Diyanet'ten müjdeli haber geldi. Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, birer emek mahsulü olarak internet ortamına geçirilmiş olan her türlü program, yazılım, kitap, müzik gibi ürünleri ilgililerin izni olmadan elde edip kullanmanın caiz olmadığına hükmetti.
Sanatçılar yıllardır telif mücadelesi verirken korsan ürünlerin önüne bir türlü geçilemiyor. İnternet kullanımının yaygınlaşmasıyla bazen vizyona yeni giren bir film bile korsan tezgahlarına veya internet sitelerine düşebiliyor. Konuyla ilgili bir vatandaşın, "İnternetten program, yazılım, kitap, müzik indirmek ve bunları kullanmak helal midir?" sorusunu cevaplandıran Din İşleri Yüksek Kurulu, sanal alemden, ürün sahibinin izni olmadan indirme işleminin kul hakkı ihlali olduğuna hükmetti.
Başkasının emeğini gasp anlamına gelecek her iş, tutum ve davranışın, kul hakkı sorumluğu gerektirdiğine dikkat çeken Yüksek Kurul açıklamasında şu ifadeler yer aldı: "Bu sorumluluk ise söz konusu hak sahibine iade edilmedikçe veya helallik alınmadıkça ortadan kalkmaz. İslam, emeğe büyük değer verir, haksız kazanca karşı çıkar. Kur’an-ı Kerim’de 'İnsan için ancak çalıştığı vardır' (Necm, 53/39) buyurulur. Hz. Peygamber de (sas) emeğin hakkının verilmesini değişik hadisleriyle ifade etmişlerdir. Bunlardan birinde 'Hiçbir kimse, elinin emeği ile kazandığını yemekten daha hayırlı bir kazanç yememiştir. Allah’ın Peygamberi Davud da kendi elinin emeğini yerdi' (Buhari, Büyu’, 15) buyurmuşlardır.
Teknolojinin geliştiği, insan emeğinin çok değişik şekil ve ortamlarda tezahür ettiği günümüzde aynı ölçüde hak ve emek ihlalleri söz konusu olmakta, bu hak ihlalleri elektronik ve bilgisayar dünyasında da yaşanmaktadır. Bu tür haksız davranışlar sadece bireylerin hakkını gasp etmiş olmamakta, aynı zamanda, o alanlarda emek harcayan insanların yeni ürünler üretme konusundaki şevkini kırmakta, bu da geniş anlamda kamu hakkı ihlaline dönüşmektedir. Bu sebeple birer emek mahsulü olarak internet ortamına geçirilmiş olan her türlü program, yazılım, kitap müzik vb. ürünleri ilgililerin izni olmadan elde edip kullanmak caiz değildir."
"KUL HAKKI CEHENNEM VE CENNET YOLUNDA ÖNEMLİ ÖLÇÜDE BELİRLEYİCİDİR"
"Kul hakkı yemenin hükmü nedir? Kul hakkı nasıl ödenir?" sorusunu da cevaplandıran Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, Hz. Peygamber (sas), üzerinde kul hakkı bulunan kişilerin, hak sahibi olan mazlumlardan helallik almalarını öğütlediğini hatırlattı. Kurul açıklamasında, "Peygamber Efendimiz (sas) bunun yapılmaması durumunda haksızlık yapan kişinin salih amellerinin, haksızlığı ölçüsünde alınarak hak sahibine verileceğini, eğer verilecek salih amel bulunamazsa o zaman da mazlumun günahlarının zalime yükleneceğini belirtir. Peygamberimiz (sas), imkanı olduğu halde zamanı gelmiş bir borcu ödemeyenlerin kul hakkını ihlal ettiğini şöyle ifade eder: 'Ödeme gücü olan zengin kişinin, ödemeyi ertelemesi zulümdür.' Görüldüğü üzere kul hakkı, kişinin Cennet ya da Cehennem’e gidişinde önemli ölçüde belirleyici bir rol oynamaktadır." ifadeleri yer aldı.
"GIYBET KUL HAKKIDIR, MUHAKKAK HELALLEŞİN"
Allah’ın huzuruna kul hakkı ile çıkmanın çok ağır bir vebali olduğunu duyuran Din İşleri Yüksek Kurulu, böyle bir günahın Allah tarafından bağışlanması, hak sahibinin affetmesi şartına bağlandığını hatırlattı. Kararda, "Hak sahibi, hakkını almadıkça veya bu hakkından vazgeçmedikçe, Allah kul hakkı yiyenin bu günahını affetmemektedir. Çünkü ilahi adalet bunu gerektirir. Veda hutbesinde Rasulullah (sas) 'Ey insanlar, sizin canlarınız, mallarınız, ırz ve namuslarınız, Rabbinize kavuşuncaya kadar birbirinize haramdır (dokunulmazdır)' buyurmuştur.
Buna göre; gasp, hırsızlık veya izinsiz alma gibi yollarla elde edilen haram para veya mal, sahipleri biliniyor ise kendilerine yahut mirasçılarına, bilinmiyor ise fakirlere veya hayır kurumlarına onların namına sadaka olarak verilmelidir. Ayrıca, yapılan bu kusurlardan dolayı da Allah’tan af ve mağfiret dilenmelidir. Mal ya da darp gibi şeylerle ilgili olmayan gıybet, bühtan gibi hak ihlallerinde en doğrusu; hak sahibine durumu anlatıp helalleşmek olmakla beraber, her zaman bu şartı yerine getirmek mümkün olmadığından ya da insanlar bundan çekindiklerinden, kendi adına tövbe edip, hak sahibi namına da istiğfar etmek, dua etmek ya da hayır hasenat yaparak sevabını ona bağışlamaktır, bu tür hak ihlallerine keffaret olur." denildi.