Canan Karatay: "Gidin sevgilinizle dans edin, gün batımını izleyin"

51 yıllık hekim. Kalp ve iç hastalıkları profesörü. Ve doktorların ‘pop starı’. Canan Karatay, üç uluslararası kuruluştan ‘Türkiye’nin en güvenilir hekimi’ ödülünü aldı. Kitapları Harvard Üniversitesi’ne kabul edildi. Türkiye’de ise hep eleştirilerin odağında. Diyor ki; Anti kullanmayın. Gidin sevgilinizle dans edin, gün batımını izleyin

Posta gazetesinden Oya Çınar’a konuşan Karatay şu açıklamaları yaptı:

Diyorlar ki: “İnsan ömrü uzuyor. Yakında 70 yaşında biri önündeki 40 yılını programlayabilecek.” Doğru mu?

Nereye uzuyor insan ömrü Allah aşkına? Kandırılıyorsunuz efendim. Kan-dı-rı-lıyor- su-nuz! İnsan ömrünün uzadığı falan yok. İngiltere, Amerika, Fransa hepsi endişe içinde, “Çocuklarımız bizden daha kısa ömürlü olacak” diye. Neredeyse bütün çocuklar, gençler hasta. Gençlerin hepsi sorunlu.

Nasıl yani?

Bakın rahmetli Mustafa Koç’a. Niye kaybettik 56 yaşında gencecik insanı? Babası Sayın Rahmi Bey’e Allah sabırlar versin, uzun ömür versin. Sağlıklı ve hayatta. Dedesi, nur içinde yatsın Vehbi Bey kaç yaşına kadar yaşadı, hem de o zamanın şartlarında. 30 yaşında, 40 yaşında gencecik insanlar kronik hasta. 30 yaşında kadınlar menopoza giriyor, 20’li, 30’lu yaşlarda delikanlılar kısırlık tedavisi görüyor. Kanserler, Haşimoto hastalığı, diyabet ve benzeri hastalıklar salgın halinde. Nerede uzayan insan ömrü?

Ya daha genç nesil, çocuklar?

Üç yaşında çocuğun karaciğeri yağlı. 10 yaşında çocuğunun göbeği var, memeleri büyük. Utanıyor, denize giremiyor. Bu durum bize vücuttaki hormonal ve enzimatik dengelerin, tüm vücudun fabrika ayarlarının bozulmaya başladığını gösteriyor.

Peki neden böyle oluyor?

Şekerli ve gazlı içecekler, dev reklamları yapılan paketli yiyecekler yüzünden. Bakın bunlar bağımlılık yapıyor. Bunların reklamı yasak olmalı, daha da önemlisi üretimi durdurulmalı. Üç aylık bebeğe karaciğer nakli yapılıyor. Eskiden bunlar var mıydı? Tamam teknoloji ilerlerdi. Tabii ki bunlar yapılacak. Ama neden? Neden 10 sene önce böyle vakalarla karşılaşmıyorduk da şimdi karşılaşıyoruz? Buna cevap versinler.

Ara öğünlere karşısınız, “İki öğün yenmeli” diyorsunuz...

Bunu ben demiyorum, İbni Sina diyor. “İki öğün sağlıklıdır, üçüncüsü hastalıktır” diyor. Hz. Muhammed iki öğün yerdi. Osmanlı mutfağı iki öğündür. O fazla öğünler yüzünden hastalıklar arttı. Vücuda ihtiyacı olmayan şeyleri sokuyorsunuz. Sonra onu öğütemeden yenisini sokuyorsunuz. Ne yapsın bu vücut?"

VEGANLARA KARŞIYIM İNSAN VÜCUDU BİLMİYORLAR

“Mutlaka hayvansal gıda yiyeceksiniz” demişsiniz. Veganlar delirmiyor mu söylediklerinize?

Veganlara karşıyım. Vejetaryenler ayrı, o bir felsefedir. Vejetaryenler kendilerine iyi bakıyorlar. Ama veganlar, insan vücudunu bilmiyorlar. İnsan vücudunun yalnız bitkisel şeyleri öğütecek bir kursağı yok. “Hayvanlar böyle besleniyor” diyorlar. E, çünkü hayvanların kursağı, yani ikinci bir mideleri var. İnsanda bu olmadığı için bağışıklık sistemi çöküyor. Yumurta yemiyorlar mesela. Niye? Tavuk yumurtluyor, biz onu yiyoruz. Tavuğu öldürmüyoruz ki. Süt içmiyorlar. O hayvan o sütü zaten kendi bebeği için üretiyor. Hayvana zararımız var mı burada? Veganlar uçlarda yaşıyor. Ben uçlara karşıyım kardeşim.

Estetik cerrahı Akın Yücel, “Kadın istediği kadar zayıf olsun, spor yapsın. Eti sıkarsanız mutlaka selülit dokusunu görürsünüz. Östrojen demek selülit demektir” dedi. Sizce?

Katılmıyorum. Selülit vücutta biriken yağdır. Bunu da yapan şekerdir. O zaman erkeklerin memesi, göbekleri ne? Erkeklerde de meme kanseri görüyoruz. Neden? Vücutta biriken yağ östrojen üretir. Bunun kadını erkeği yoktur.

“Şu üç şeyi mutlaka yapın” dediğiniz ne var?

Ekmek yemeyeceksiniz. Gazlı içecekler içmeyeceksiniz. Şeker kullanmayacaksınız. Sağlıklı diye acıktıkça meyve yemeyeceksiniz. Meyve hem şeker hem de tarım ilacı dolu. Hormonları alt üst eden şey tarım ilaçları.

Organik tarımla üretilen meyveleri de mi yemeyelim?

Doğal ve sağlıklı olanları tüketin ama asla ithal olmayacak. Brezilya’dan, Kanada’dan tankerlerle bir ayda gelen yiyeceklere metil bromür sıkılıyor. Ağır metal. Fare girmesin, küflenmesin diye. Onu yediğinizi bilin yani. Bromür çok tehlikeli bir kanserojen madde. Fabrikasyon unların çoğuna da ekleniyor. Tarım Bakanlığı, unlarda bromürü yasaklamalı.

Una neden bromür katılıyor?

Çünkü bromür hamurun pofuduk şekilde kabarmasını sağlıyor. Fırıncıları mutlu ediyor ama yiyeni zehirliyor.

ANTİDEPRESAN VE DOĞUM KONTROL HAPI KULLANMAYIN

Sizce doğum kontrol hapları ve antidepresanlar gerekli mi yoksa zararlı mı?

Çok zararlı! Doğum kontrol hapı, menopozda kullanılan hormonal haplar ve antidepresanlar, hepsi yan etkileriyle değişik hastalıklara sebep olabiliyor. Menopozdaki kadınlara sürekli hormon tedavisi veriliyor. Bu haplar, uzun vadede kalp hastalığına, rahim ve meme kanserine yol açıyor. Bunlar ilaç firmalarının ticari oyunundan başka bir şey değil.

Peki, doğal antidepresan var mı?

Tabii ki. Gidin sevgilinizle dans edin. Sevdiğiniz müziği dinleyin. Deniz kenarında oturup gün batımını izleyin. Dağlara tırmanın. Vücut endorfin salgılar. Bu da mutluluk hormonunun üretilmesine yol açar.

EVİM YOK, ARABAM YOK, BULAŞIK MAKİNEM BİLE YOK

Halk arasında, “Her hastalığın temeli üzüntü” inanışı yaygın. Ruh ve beden sağlığı gerçekten bütün mü? Kesinlikle. Çünkü vücutta tek dolaşım var. O ayrı bu ayrı değil. Beyninizle, gözünüzle, böbreklerinizle, memenizle her şeyinizle bir bütün bu. Ve hepsinin dengeli bir şekilde interaktif olarak birbiriyle uyum içinde çalışması gerekiyor.

Başarılı bir hekimsiniz. Aynı zamanda da pop star gibi ilgi görüyorsunuz.

Ben halk çocuğuyum. Anadolu insanını çok seviyorum ve hep onların iyiliği için konuşuyorum. Kendi çıkarım için bir şey yaptığım yok. Ondandır herhalde.

Gittiğiniz konferanslardan para almıyormuşsunuz. Ya televizyondan?

Hiçbir kanaldan tek kuruş almıyorum. Özgürüm, o yüzden rahat konuşabiliyorum! 75 yaşındayım. Para umurumda değil. Moda’da annemden kalma bir evde oturuyorum. Arabam yok. Evimde bulaşık makinesi dahi yok!

Bu zamanda bulaşık makinesi olmadan nasıl oluyor?

Fevkalade oluyor. Bakın, Allah bana 10 parmak vermiş kullanayım diye. Suyla oynamayı da severim zaten.