Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, kıdem tazminatı ve taşeron uygulamalarına ilişkin, "Ümit ediyoruz ki, bu seçim atmosferine iyiden iyiye girmeden bu konuları parlamentoya taşıyalım. Buradaki yanlışlıkları, eksiklikleri ortadan kaldıracak düzenlemeler bir an önce yasalaşsın" dedi.
Çelik, Bursa'da sanayiciler ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileriyle yemekte bir araya geldi.
Türkiye'nin, bin bir türlü sıkıntıların yaşandığı bir coğrafi bölgede ülke insanına, huzuru, kalkınmayı, çağdaş ülkelerle yarışa devam etmeyi başarabilen bir ülke olduğunu ifade eden Çelik, "Doğuda insan yaşamının hiçbir anlam ifade etmediği hadiseler ve olaylar cereyan ediyor. Her akşam olmuyor ki haberlerde 'Patlayan bombadan 100, 200 kişi hayatını kaybetti haberini okumayalım" diye konuştu.
Çelik, bu hadiselerin insan olarak kendilerini üzdüğünü, ancak aynı zamanda bu olayların meydana geldiği coğrafyanın, Türkiye'nin bitişiğindeki tarihsel bağlarının olduğu ülkelere ait olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:
"Komşumuz Suriye'den 500 bin insan şu anda ülkemizde sığınmacı pozisyonunda bulunmakta. Bunların 200 bine yakını konteynerlerde, çadırlarda, bulunmakta, diğerleri ise şehirlerimizde Edirne'den Kars'a kadar yayılmış ve buralarda hayatlarını idame ettirmenin gayreti içindeler. Komşuluk görevimizi yapmak durumundayız, insanlık ve kardeşlik görevimizi yapmak durumundayız. Dünyanın gözlerinin görmediği, kulaklarının duymadığı bir feryat ortamıyla karşı karşıyayız ve Türkiye bu konularda maddi bir hesabı hiçbir zaman yapan devlet olmadı ama milyarları aşan maliyetleri yapmaya, gerçekleştirmeye ve bu mağdur, mazlum insanlara sahip çıkma konusunda insanlık görevini yapma gayreti içinde devam ediyor."
Türkiye'nin AB süreciyle ilgili uzun tartışmalar yaşandığına ve 50 yılın geride kaldığına da değinen Çelik, "Neredeyse AB'nin geleceğinin tartışılıyor noktasına geldiği bir ortamda biz 'AB'ye girebilir miyiz giremez miyiz, fasıl açılır mı açılmaz mı?' tartışmalarını sürdürüyoruz" dedi.
- "Seçim atmosferine iyiden iyiye girmeden bu konuları parlamentoya taşıyalım"
Çelik, "Çalışma hayatında alt işveren, alt işverenin yanında çalışan işçinin sorunları ve kıdem tazminatı gibi son derece netameli, uzunca süredir tartışılan konuların da mutlaka çözüme kavuşturulması gerektiğine de değindi.
Bu konudaki çalışmaların sürdüğünü ifade eden Çelik, şöyle konuştu:
"Şimdi taraflarla çok ayrıntılı bir şekilde bu konu başlıkları üzerinde nihai çalışmalarımızı gerçekleştiriyoruz. Ümit ediyoruz ki, bu seçim atmosferine iyiden iyiye girmeden bu konuları parlamentoya taşıyalım. Buradaki yanlışlıkları, eksiklikleri ortadan kaldıracak düzenlemeler bir an önce yasalaşsın. Ama, taktir edersiniz; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, bir bakandan ibaret değil. Bizim ortaklarımız var. İşçisi ve işvereni, bizim ortağımız. Onlarla diyalog çerçevesinde mutlaka bir noktaya gelmemiz gerekiyor. Yüzde 100 işçinin dediği olmayacak, yüzde 100 işverenin dediği de olmayacak. Ama bir uzlaşmayı sağlayıp bu geniş kitleleri ilgilendiren, bu sürdürülebilir olmaktan çıkan kıdem tazminatı meselesini ve taşeron uygulamalarını mutlaka daha sağlıklı bir sisteme oturtmamız gerekiyor."
- "2036 yılında belki AK Parti diye bir parti olmayacak"
Kadın istihdamına yönelik çalışmalara da dikkati çeken Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Kamuoyunda anlatıldığı gibi kadın istihdamını engellemeye dönük bir düzenleme değil. Kadın istihdamındaki öne çıkan ana unsurlardan bir tanesi, Türkiye'nin genç nüfus sorunun önümüzdeki 2036 yıllarında negatif durum seyretmeye başlamasından kaynaklanan, bilimsel verilerin neticesinde atmamız gereken adımlardır. 2036 yılında belki AK Parti diye bir parti olmayacak. Belki hayatta oluruz, olmayız, o ayrı bir olay. Ama 2036 yılında yüzde 7 olan 65 yaş üstü nüfus, 2036 yılında yüzde 14-15'e çıkıyorsa, böyle kısa dönem içinde Avrupa'daki ülkeler 100 sene sonra yüzde 14'e ulaşırken, biz 25 yılda böyle bir yaşlanmayla karşı karşıya kalacaksak, o halde biz bu kadın istihdamını ve çocuk meselesini ve burada kadına pozitif ayrımcılığı, çalışma hayatından koparmayacak şekilde mutlaka çözüme kavuşturmamız gerekiyor. Bu veriler elinizdeyken bunlara çözüm bulamazsanız, benim kanaatime göre bu ülkenin geleceği açısından sağlıklı, doğru bir adım atmıyorsunuz. Bu milletin sorumluluğunu yerine getirmiyorsunuz demektir. Buna hakkımız yok. Bunları açık açık konuşuyoruz."
Çelik, "belli çevrelerin kadın istihdamını engellemeye dönük" şeklinde eleştirileri olduğuna da değinerek, şunları kaydetti:
"Böyle bir şey yok. Aksine kadın istihdamı yüzde 21'lerden yüzde 30'lara gelmiştir. Eğitim düzeyine göre kadının istihdama katılım yüzde 70'lerdedir. Bir taraftan da eğitim düzeyini yükseltiyoruz. 'Haydi Kızlar Okula' kampanyasının ve eğitime yapılan birçok yatırımın, 170 üniversitenin açılmasının, yani say sayabildiğin kadar o kadar çok şey yapıldı ki eğitim alanında. Amaç ne? Kızıyla, erkeğiyle, bütün çocuklarımızın eğitim açısından donanım açısından ne gerekiyorsa o imkanların çocuklarımıza sağlanması gerekiyor. Bilinçli ve nitelikli toplum sağlanması konusunda üzerimize düşeni yapmak durumundayız. Onun için burada aldığımız ve alacağımız karaları sayın Başbakanımız bunları açıklayacak. Kesinlikle kadın istihdamını engellemeye dönük olmadığı gibi, mutlaka sağlam ve güçlü bir aile ve sağlıklı nesiller ama aynı zamanda da istihdam alanında pozitif ayrımcılığı içeren düzenlemeleri bir denge içinde götürme gayreti içinde olacağız."
- "Yüzde 90 işçinin tazminat alamadığı bir sistemde yaşıyoruz"
Türkiye'de işçilerin yüzde 9-10 kadarının kıdem tazminatı almaya hak kazanabildiğini belirteren Çelik, sözlerini şöyle tamamladı:
"Yüzde 90 işçinin tazminat alamadığı bir sistemde yaşıyoruz. Bir yıl çalışma zorunluluğu var işçinin. Peki 11 ay çalışırsa ne oluyor? Tazminat alamıyor. Neden bir ay çalışmayınca almasın? Alsın. Bunu işçiye söylüyorsunuz. Bunu fon sistemine getirelim, aylık maaşını veriyorsunuz işçinin. Kendi bireysel hesabına yine çekemeyecek, ama vatandaşın hesabında bu 50 lira mı olacak, 100 lira mı olacak, ne olacaksa bu oranı belirleyeceğiz, kendi hesabına her ay yatsın. Böylece bu ihtilaf 10 yıl sonra 20 yıl sonra işçi ve işveren arasında sorun olmaktan çıksın. Siz işveren arkadaşlarımız olarak 10-15 yıl sonra karşınıza 100 işçi çalıştırıyorsunuz, 100 işçinin 15'er yıllık tazminatları karşınıza geliyor. Bunu alırken diyorsunuz ki; 'Ben o zaman kilidi vurayım.' Bu işveren için sürdürülebilir değil... İşveren diyor ki; bir itirazımız var. Ne var? 'Nitelikli elemanım ayrılıyor' diyor. İşveren bu konuyu fazla seslendirmiyor. İşçiye soruyorsunuz, 'Biz kıdem tazminatından vazgeçmeyiz' diyor. Vazgeçin diyen yok ki size alamadığınız hakkı alın her ay hesabınıza yatsın diyoruz. İşte bu psikolojik ortamda git-gelleri yaşıyoruz."