AB'ye Türkiye çağrısı

Başbakan Yardımcısı Babacan, "AB, biz üye olduktan sonra farklı bir yer olacak" dedi

AB'ye Türkiye çağrısı

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Avrupa Birliği'nin (AB) geçmişte hep küçük ülkeleri kendine yama gibi eklediğini belirterek, "Biz yama gibi durmayacağız. AB, biz üye olduktan sonra farklı bir yer olacak" dedi.

Başbakan Yardımcısı Babacan, Atlantik Konseyi Enerji ve Ekonomi Zirvesi'nin gala yemeğinde yaptığı konuşmada, bir başarı hikayesine dönüşen bu organizasyona Türkiye olarak İstanbul'da evsahipliği yapmaktan memnuniyet duyduklarını dile getirdi.

Türkiye'nin büyük bir enerji tüketicisi olmasının yanında dünya için önemli bir enerji kaynağı bölgesinde bulunduğunu belirten Babacan, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Avrupa pazarına yakınlığı dolayısıyla enerji konusunda Türkiye'nin rolünün gittikçe arttığını söyledi.

Zor bir dönemden geçen küresel ekonominin hala sürdürülebilir bir büyüme yakalayamadığına işaret eden Babacan, Türkiye'nin ise 2002 yılından bugüne olumlu yönde büyük bir dönüşüm yaşadığını ve gelecek 10 yıl içinde en hızlı büyüyen OECD ülkesi olmasının beklendiğini kaydetti.

Babacan, pek çok ülkede hükümetlerin görev sürelerinin çok kısa olduğunu ve devletlere olan güvenin düşük seviyelerde bulunduğunu belirterek, "Güven, büyümenin arkasında yatan anahtar kelimedir ve ekonomik kalkınma için çok önemlidir. Güven varsa tüketici para harcar, kurumlar yatırım yapar, bankalar borç verir. Güven yoksa devlet bütçesinden ne kadar harcarsanız harcayın, ne kadar destekleme yaparsanız yapın, merkez bankaları ne kadar para basarsa bassın büyümenin yakalanması çok zordur. Bizim başarımızın arkasındaki en önemli konu buydu; ülkemizdeki güven bizim büyüme oranlarımızın yüksek olmasını sağladı" diye konuştu.

Gerçekleştirilen birçok reform olsa da Türkiye'nin gerçek bir hukuk devleti ve birinci sınıf bir demokrasi olması için yapması gereken çok şey olduğunu dile getiren Babacan, "Avrupa Birliği (AB) hedefleri, kıstasları bizim için çok önemli. Her ne kadar Avrupa devletlerinden engel çıkarılsa bile biz AB sürecinde inatla yolumuza devam ediyoruz. Üye olacak mıyız ya da ne zaman üye oluruz bilmiyoruz ama sonucuna bakmaksızın sürecin kendisi çok faydalı. Bu nedenle bu konuda güçlü bir şekilde takibe devam ediyoruz" ifadelerini kullandı.

Babacan, Türkiye'nin önemli gelişmelerin yaşandığı bir bölgede yer aldığına işaret ederek, "Dış politikada ülkelerde zaman zaman prensipler, idealler ve ilkeler ile ulusal çıkarlar arasında ikilem yaşanır. Dünyanın bu bölgesinde yapmaya çalıştığımız şey sadece kendi insanımızı demokrasi, özgürlük ve insan hakları alanlarında ilerletmek değil aynı zamanda etrafımızdaki ülkelere de yardımcı olmak. Biz prensiplere göre hareket etmeye çalışıyoruz. Kısa vadeli ulusal çıkarlar ile uzun vadeli itibarı kıyasladığınızda çok net bir siyasi tercih ortaya çıkıyor. Bu nedenle biz dünyanın bu bölgedeki halk hareketlerini demokrasi adına savunuyoruz" değerlendirmesinde bulundu.

Uluslararası toplumun Suriye'deki sorunu çözmeyi başaramadığını, Birleşmiş Milletler (BM) mekanizmalarının burada işlevsiz kaldığını anlatan Babacan, Türkiye'nin Suriye için de ilkelere göre hareket ettiğini ve sadece oradaki insanlık trajedisine yardım etmekle kalmayıp duruma diplomatik bir çözüm bulmaya da çalıştığını söyledi.

Mısır'daki askeri darbenin de şaşırtıcı şekilde birçok ülke tarafından desteklendiğini dile getiren Babacan, "Biz Mısır'da demokrasiye dönüşü mümkün olan en kısa sürede görmek isterdik. Bir ülkenin demokratik sisteme geçiş çabasında bir takım sorunlar olsa bile bunun cevabı askeri darbe olamaz" dedi.

Babacan, dış yardım alan bir ülke iken Türkiye'nin bugün yardım yapan bir ülke haline geldiğine dikkati çekerek, "Türkiye ve ABD'nin dost, müttefik ve Başkan Obama'nın tanımladığı gibi 'model ortak' olarak büyük sorumlulukları var. Hillary Clinton, eski mevkidaşım olarak beni ziyaret ettiğinde 'ABD ve Türkiye küresel sorumluluk sahibi iki ülkedir' demişti. Bu küresel sorumluluk hepimizin omuzlarımızda ağır bir yüktür. Daha yakın ve koordineli olunabildiğinde dünyanın bu bölgesinde ulaşabileceğimiz potansiyel çok yüksek" diye konuştu.

Konuşmasının ardından, soruları yanıtlayan Babacan, ciddi bölgesel sorunlarla karşı karşıya olduklarını belirterek, şunları kaydetti:

"Suriye büyük bir sorun. Irak hala büyük sorunlar yaşıyor. İran nükleer program dolayısıyla uluslararası toplum açısından önemli bir sorun. Peki bunlarla nasıl başa çıkıyoruz? İran'la ilişkilerimizde her zaman bir denge gözettik. Nükleer program ve diğer bölgesel sorunlarda hep diplomasi yolunu tercih ettik. Irak'ta, Güney Irak güvenlik açısından hala sorunlu. Fakat Kuzey Irak Kürt Bölgesi çok hızlı değişen bir bölge; güvenlik sorunu ülkenin geri kalan kısımlarına göre orada çok daha az. Buraya açılmak bizim için stratejik bir karardı ve açılır açılmaz Kuzey Irak Kürt Bölgesi doğal bir şekilde bizim ekonomik ağımızın bir uzantısı haline geldi. Iraklı Kürtlerle ilişkimizin iyileşmesi kendi ülkemizdeki Kürt sorununun çözümüne de katkıda bulunuyor.

Suriye'de işin başında kendimize iki kural getirmiştik. Birinci kuralımız 'ne yaparsak yapalım uluslararası devletler hukukuna uygun davranalım ve yaptığımız her şey tamamen meşru olsun' dedik. İkinci kuralımız ise 'Suriye ile ilgili her şeyi müttefiklerimizle, dostlarımızla birlikte yapacağız' dedik. Çünkü Suriye'de yaşanan sorun Türkiye ile Suriye arasındaki bir sorun değil, insani bir sorun ve aynı zamanda güvenlik açısından bölgesel bir sorun. Durum Suriye'de çok kötü olsa da bunun ekonomimiz üzerindeki etkisi sınırlı oldu."

Babacan, Türkiye'nin Kuzey Irak'la ilişkilerine dair bir soru üzerine, Ankara ile Erbil'in yakınlaştığını, öte yandan Erbil ile Bağdat arasındaki bağlantıların sıkı olmasının da Türkiye'nin faydasına olduğunu söyledi.

Her zaman Irak'ın siyasi birliğini ve toprak bütünlüğünü desteklediklerini belirten Babacan, şöyle devam etti:
"Ancak hala çözülmesi gereken bazı konular var. Bunlar çok eskiye dayanıyor. Ülkenin zenginliği nasıl dağıtılacak bu hala detaylı bir şekilde ortaya konmuş değil. Irak dünyadaki en büyük petrol ve doğalgaz rezervlerinden birine sahip. Irak'ın yapması gereken şey, önümüzdeki yılın nisan ayındaki seçimlerden sonra temsil kabiliyeti olan bir parlamento ve hükümet olması lazım. Herhangi bir etnik ya da mezhebin çıkarını değil, gerçekten bütün ülkeyi temsil eden bir parlamento ve hükümetin oluşması çok önemli. Burada doğal zenginliklerle ilgili yasaları parlamentodan geçirmek ve bu zenginliklerin nasıl dağıtılacağına karar vermek çok önemli. Aksi takdirde aradaki anlaşmazlık çok uzun süre devam edebilir.

Irak, petrol ve doğalgaz ihracatı yollarını çeşitlendirmek zorunda. Sadece Kürt bölgesi değil Basra bölgesindeki doğalgaz ve petrol de sadece Körfez'e ihraç edilmemeli. Eğer sadece Körfez'e yaptıkları ihracata bağımlı kalırlarsa, Körfez bölgesinde yaşanacak sorunlar Irak ekonomisini kötü etkileyebilir. Türkiye üzerinden Avrupa'ya ya da Akdeniz üzerinden başka ülkelere yapacakları ihracat Irak ekonomisi için önemli bir teminat olacaktır. Bu sayede gelecekte sürdürülebilir bir petrol ve doğalgaz akışı sağlayabilecekler. O yüzden biz sadece kuzeydeki petrol ve doğalgaz açısından değil güney bölgelerindeki petrol ve doğalgaz açısından da ihracatta çeşitlenmeye yardımcı olmaya olmaya hazırız. Kuzey Irak'ta ayrıca bizim ticari çıkarlarımız da var. Öte yandan Bağdat'la da sürekli temas halindeyiz. Iraklı Kürtler ile ilişkilerimiz onların Bağdat'tan kopmasını getirmemeli beraberinde."

İnsanların bir ülkeden diğerine kolay seyahat edebilmesi, sermayenin serbest dolaşımı ve serbest ticaretin gerçekleşebilmesi çok önemli olduğunu belirten Babacan, ülkelerin ekonomik açıdan birbirine bağımlı hale gelmesinin bir sigorta poliçesi niteliğinde olduğunu söyledi.

Ekonomik çıkar varsa siyasi ilişkilerin de iyi gideceğini ifade eden Babacan, Türkiye'nin ABD ile AB arasındaki Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı girişiminin dışında kalmaması gerektiğini kaydetti.

Babacan, bir soru üzerine, Rusya'nın içinde bulunduğu bölgede benimsediği politikaların birkaç sebebi olduğunu belirterek, "Öncelikle AB kriz sebebiyle çok içe döndü. Birçok Avrupa Hükümeti'nin birinci gündem maddesi ekonomi, borç krizi ve batan bankalar. ABD, Irak'tan çıkıyor, Afganistan'dan da askeri olarak çıkacağını ilan etti. ABD buradan çekildiği, AB de çok içe dönük olduğu zaman burada oluşacak boşluğu başka ülkeler doldurmaya hazır olacaktır. Bu ABD, AB ve bizim NATO müttefiklerimizin biraz daha uyanık olmaları ve iyi takip etmeleri gereken bir konu. O yüzden biraz daha dışa dönük ve stratejik bir vizyona sahip bir biçimde hareket etmeliler ve bu ülkeleri ekonomik ve kültürel açıdan desteklemeye çalışmalılar. Bu noktada daha aktif bir ABD ve AB görmeyi bekliyoruz. Bu fazla bir maliyet de getirmeyecektir" değerlendirmesinde bulundu.

Babacan, Türkiye'nin gündemindeki tartışma konularına ilişkin soruya ise "AK Parti olarak yerleşik sisteme bir tepki olarak çıktık ve birçok reform yaptık. Benim Başbakanım bir şiir okuduğu için cezaevinde yattı. Partimizin birçok kurucusu insan hakları uygulamalarının pek iyi olmaması sebebiyle pek çok sorun yaşadı. Yani Türkiye'de geçmiş dönemin getirdiği bir çok acı tecrübe oldu. Şimdi geçen 11 yıllık iktidarın sonunda biz kendimiz bir yerleşik sistem haline gelip toplumun geri kalan kısımlarına acı çektirecek değiliz. Bu tutarlı olmaz. Bizim için ileri gitmek, reformlar yapmak, toplumun farklı kesimlerin kaygılarını anlamak önemli. Ama neticede birçok konuda bir karar vermemiz gerekiyor. Bu, bazen insanların hoşuna gidiyor bazen de gitmiyor. Ama yaptığımız şey insanların çoğunluğu tarafından destekleniyor. Eleştirilere, önerilere kulak veriyoruz" yanıtını verdi.

Türkiye'nin AB üyeliğini bazı ülkelerin yavaşlatabileceğini ancak bu sürecin Türkiye ittikçe devam edeceğini ve bundan vazgeçmeyeceklerini belirten Babacan, "AB geçmişte hep küçük ülkeleri kendine yama gibi ekledi. Biz yama gibi durmayacağız. AB biz üye olduktan sonra farklı bir yer olacak. Biz tam üye olduktan sonra Türkiye, Almanya ve Fransa AB'nin çekirdek ülkeleri olacak" dedi.