Üç aylarda kudsî servet...

Bu şuhur-u mübarekede, Nurcuların şirket-i maneviyesine inşaallah pek çok kudsî servet girecek. Herbir Nurcu, binler lisanla ve yüzer kalemle çalışacak gibi kâr kazanacak.

Üç aylarda kudsî servet...Aziz, sıddık kardeşlerim,

Bu şuhur-u mübarekede, Nurcuların şirket-i maneviyesine inşaallah pek çok kudsî servet girecek. Herbir Nurcu, binler lisanla ve yüzer kalemle çalışacak gibi kâr kazanacak. Ve bu mübarek ve çok bereketli aylarda beş tarzda ibadet sayılabilen kalemle Zülfikâr-ı Mu’cizat mecmuasına hizmet edenler, tam bahtiyardırlar. Fakat yazıdan ziyade, sıhhatine dikkat etmek lâzım ve elzemdir. Bugün de tatlı iki manidar tevafuku gördüm. Kanaatım geldi ki, benim bugünlerde zahmetler içinde Asa-yı Musa tashihinde sıkıntılarıma mukabil, inayet-i İlâhiye ücretimi ve tayınatımı şirin bir sûrette veriyor.

Birisi: Kahraman Tahiri’nin teberrük olarak getirdiği tatlı lokmalar, acip bir bereketle, hergün ikişer üçer yediğim halde bitmiyordu. Hayret ederdim. Bugün âdetimle iki alacaktım; baktım yalnız iki tane kalmış. İktisat için birisini aldım. Aynı saatte, Hıfzı’nın iki masum evlâdının, bir kutu içinde yazdıkları nüshalar altında şekerden, ekmekten, aynen Tahiri’nin lokmaları gibi, hem onun miktarında elime verildi. Ben bu tatlı tevafuktan zevk alırken, dünkü gün, aynı saatte çok hararetim vardı, çok su içiyordum. Canım üryani erik hoşafı istedi. Ben bilmiyordum, unutmuştum; şiddetli bir arzuyla hararetimi teskin edecek eskide alıştığım ve çok istimal ettiğim üryani erik, bir kutu içinde ve Asiye’nin has arkadaşlarından Nurcu Şerife Hanımın şekeriyle elime verildi. Ben de bu çok tatlı tevafukun hatırı için hem masumların, hem onların teberrüklerini yüz misli kadar kabul ettim.

Umumunuza binler selâm.

***

Aziz, sıddık, sarsılmaz, usanmaz, çekinmez, çekilmez kardeşlerim,

Evvelâ: Bu yaz, derd-i maişet cihetiyle ve bu şuhur-u selâse, ibadet haysiyetiyle bir derece Nurların kitabetine fütur verebilir diyenlere beyan ederiz ki: Bilâkis, yazmaya şevk verir ve vermek gerektir. Çünkü Nurun hizmeti, hem maişet, hem rahat-ı kalbe bereketleriyle yardım ettiği gibi, ibadet-i tefekkürî nev’inden olması cihetiyle, mübarek ayların sevaplarına büyük yardımı olur.

Saniyen: Nur’un bir şakirdi bana dedi ki: “Geçen sene daha Nurlar bize teslim olmadan ve hususî bir iade neticesinde burada rahmet dahi hususî bir derece tezahürüyle demiştin ki: Ne vakit tam serbestiyetle Nurlar okunsa ve yazılsa ve bize iade edilse, yağmurla, rahmet tam olacak haber vermiştin. Hakikaten bu baharda hem Asa-yı Musa her tarafta merakla yazılması ve okunması, hem Zülfikar-ı Mu’cizat yazılmasına şevkle başlanması, bu emsalsiz rahmete bir vesile olduğuna katî kanaatım geliyor” dedi.

Emirdağ Lâhikası, s. 145

LÛ­GAT­ÇE:

şuhur-u mübareke: Mübarek aylar; üç aylar.

şirket-i manevîye: Manevî şirket, ortaklık.

Zülfikâr-ı Mu’cizat: Bediüzzaman Hazretlerinin Mu’cizat-ı Ahmediye ve Mu’cizat-ı Kur’âniye isimli Risaleleri.

inayet-i İlâhî: Allah’ın yardım ve himayesi.

teberrük: Bereketlenmek, İlâhî sevaba hissedarlık.

derd-i maişet: Geçim derdi.

elzem: En lüzumlu.

şuhur-u selase: Üç aylar; Recep, Şaban, Ramazan.

kitabet: Yazma.

fütur: Usanç, tembellik.

rahat-ı kalb: Kalp rahatlığı.

ibadet-i tefekkürî: Tefekkür, düşünme yoluyla yapılan ibadet.