Bu Hizb-i Âzam ve bu Vird-i Ekber, Risâle-i Nur mensuplarına bazı eyyâm-ı mübarekede okunması için bir zaman size de göndermek hakkınız var... Bu şuhur-u mübarekedeki pek çok bereketlere ve Nurlara ve sevaplara medardır ve onun tab’ına ve neşrine çalışmışlara çok büyük hayırlar kazandırır.
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Hizbü’l-Kur’ânü’l-Muazzam’ın hem fevkalâde ehemmiyeti, hem faydaları, hem okumasında hiçbir vesvesenin gelmemesi, hem bütün Kur’ân’ın en sevaplı âyetlerini ihtivâsı, hem Risâle-i Nuriye’nin bütün esaslarını ve hakikatlerini cem etmesi, hem herkese, hususan her vakit bütün Kur’ân’ı okumaya fırsat bulamayan ve Hafız olmayanlara tamam Kur’ân’ın bir nümune-i kudsîsi, hem tamam Kur’ân’ın tevafuklu tabında bir misâl-i musağğarı ve müjdecisi, hem maddî ve lafzî ve manevî parlak bir i’câz göstermesi gibi pek çok hasiyetleri var ve bu şuhur-u mübarekedeki pek çok bereketlere ve Nurlara ve sevaplara medardır ve onun tab’ına ve neşrine çalışmışlara çok büyük hayırlar kazandırır.
Emirdağ Lâhikası, s. 76
***
Ben, namaz tesbihatının âhirinde otuz üç defa kelime-i tevhidi zikrederken, birden kalbime geldi ki: Hadis-i şerifte, “Bazan bir saat tefekkür, bir sene ibadet hükmüne geçer.” Risâle-i Nur’da o saat var; çalış, o saati bul, ihtar edildi. Âdeta ihtiyarsız bir sûrette, Kur’ân’ın âyetü’l-kübrâsının iki tefsiri olan iki Âyet-i Kübrâ risâlelerinden mülâhhas tefekkürî bir tekellüm, tam bir saat devam etti. Baktım, size gönderdiğim Âyetü’l-Kübrâ risalesinin Birinci Makamın hülâsasından müntehap güzel bir sırrını hülâsayla, Yirmi Dokuzuncu Lem’a-i Arabiye’den müstahreç nurlu, tatlı fıkralardan terekküp ediyor. Ben, kemâl-i lezzetle, her gün tefekkürle okumaya başladım. Birkaç gün sonra hatırıma geldi ki: Madem Risâle-i Nur bu zamanın bir mürşididir, talebelerine bir vird-i ekber olabilir diye kaleme aldım.
Ve bütün risâlelerin hususî menbaları, madenleri olan binden ziyade âyât-ı Kur’âniyeyi, kendi Kur’ânımda, evvelce işaretler koyup bir Hizb-i Âzam-ı Kur’ânî yapmak niyet etmiştim.
Şimdi bu Hizb-i Âzam ve bu Vird-i Ekber, Risâle-i Nur mensuplarına bazı eyyâm-ı mübarekede okunması için bir zaman size de göndermek hakkınız var.
Kastamonu Lâhikası, s. 56
***
Bu Ramazan-ı Şerifte, Kur’ân’ı zevk ve şevk ile okumak çok ihtiyacım vardı. Halbuki elemli hastalık, maddî ve mânevî sıkıntılar, yorgunlukla ve meşgalelerin tesiriyle telâş ettim. Birden Hüsrev’in şirin kalemiyle yazılan mu’cizâtlı cüzler ve Hafız Ali ve Tahirî’ye pek çok sevap kazandıran parlak ve kerâmetli Hizbü’l-Ekber-i Kur’âniyeyi birbiri arkasından okumaya başlarken öyle bir zevk ve şevk verdi ki, bütün o yorgunlukları hiçe indirdi. Hiçbir vesveseye meydan vermeyerek pek parlak bir sûrette ders-i Kur’âniyeyi onlardan dinlerken bütün ruh u canımla arzu ettim ve kast ve azmettim ki, mümkün olduğu derecede aynı Hizbü’l-Ekber-i Kur’âniye gibi fotoğrafla mu’cizâtlı Kur’ân’ımızı tab edeceğiz, inşaallah...
Emirdağ Lâhikası, s. 428