Siyasete mümkün olduğu kadar karışmamak bir düstur-u esasîmizdir

Risale-i Nur şakirtlerinin, mümkün olduğu kadar siyasete ve idare işine ve hükümetin icraatına karışmamak bir düstur-u esasîleridir. Çünkü
hâlisâne hizmet-i Kur’âniye, onlara herşeye bedel, kâfi geliyor.

Siyasete mümkün olduğu kadar karışmamak bir düstur-u esasîmizdir

Beşinci esas: Risale-i Nur şakirtlerinin, mümkün olduğu kadar siyasete ve idare işine ve hükümetin icraatına karışmamak bir düstur-u esasîleridir. Çünkü hâlisâne hizmet-i Kur’âniye, onlara herşeye bedel, kâfi geliyor.
Hem şimdi hükmeden öyle kuvvetli cereyanlar içinde siyasete girenlerden hiçbir kimse, istiklâliyetini ve ihlâsını muhafaza edemez. Her halde bir cereyan onun hareketini kendi hesabına alacak, dünyevî maksadına âlet edecek, o hizmetin kudsiyetini bozacak. Hem maddî mübarezede şu asrın bir düsturu olan eşedd-i zulüm ve eşedd-i istibdat ile, birinin hatâsıyla onun mâsum çok taraftarlarını ezmek lâzım gelecek. Yoksa, mağlûp düşecek. Hem dünya için dinini bırakan veya âlet edenlerin nazarlarında Kur’ân’ın hiçbir şeye âlet olmayan kudsî hakikatleri, bir propaganda-i siyasette âlet olmuş tevehhüm edilecek. Hem milletin her tabakası, muvafıkı ve muhalifi, memuru ve âmisinin o hakikatlerde hisseleri var ve onlara muhtaçtırlar. Risale-i Nur şakirtleri, tam bîtarafane kalmak için siyaseti ve maddî mübarezeyi tam bırakmak ve hiç karışmamak lâzım gelmiş.
Şuâlar, On Dördüncü Şuâ, s. 568
***

Beşinci Delil: Dokuz senedir, bir köyde inzivayı ihtiyar ettiğim ve hayat-ı içtimâiyeden ve siyasetten sıyrılmak istediğim; ve bu defa gibi, müteaddit başıma gelen bütün işkencelere tahammül edip, dünya siyasetine karışmamak için bu on senede hiç müracaat etmediğimdir. Eğer müracaat etseydim, Barla yerine İstanbul’da oturabilirdim. Ve belki, bu defadaki gaddarane tevkifimin sebebi, müracaatsızlıktan küsen ve gururlarına dokunan Isparta valisinin ve hükûmetin bazı memurlarının garazlarından veya iktidarsızlıklarından habbeyi kubbe yapıp, Dahiliye Vekaletini evhamlandırmasıdır.
Elhasıl: Benim ile temas eden bütün dostlarım bilirler ki; siyasete değil karışmak, değil teşebbüs, belki düşünmesi dahi esas maksadıma ve ahval-i rûhiyeme ve hizmet-i kudsiye-i îmaniyeme muhaliftir ve olamıyor. Bana nur verilmiş, siyaset topuzu verilmemiş. Bu halin bir hikmeti şudur ki: Hakaik-ı îmaniyeye müştak ve memuriyet mesleğine giren birçok zatları, bu hakaika, endişeli ve tenkitkârane baktırmamak, onlardan mahrum etmemek için, Cenâb-ı Hak kalbime siyasete karşı şiddetli bir kaçınmak ve bir nefret vermiştir kanaatindeyim.
Binbaşı Merhum Asım Bey isticvab edildi; eğer doğru dese Üstadına zarar gelir ve eğer yalan dese kırk senelik namuskârâne ve müstakîmane askerliğinin haysiyetine çok ağır gelir diye düşünüp, “Ya Rab, canımı al!” diyerek on dakikada teslim-i ruh eyledi; istikamet şehidi oldu. Ve dünyada hiçbir kanunun hata diyemeyeceği bir muavenet-i hayriyeye ve bir tasdike hata tevehhüm edenlerin çirkin hatalarına kurban oldu. Evet, Risale-i Nur’dan tam ders alan, bir su içer gibi, kolayca terhis tezkeresi telâkki ettiği ecel şerbetini içer. Eğer benden sonra dünyada kalan kardeşlerimin teellümlerini düşünmeseydim, ben de, âlicenap kardeşim Asım Bey gibi “Ya Rab! Canımı da al” diyecektim. Her ne ise...
Tarihçe-i Hayat, Eskişehir Hayatı, s. 344