Risale-i Nur’a ilişmek isteyen her el kırılır, her dil kurur

Risale-i Nur Kur’ân-ı Mucizü’l-Beyanın taht-ı tasarrufunda olduğundan, ona uzanan, ilişmek isteyen her el kırılır ve her dil kurur.

Risale-i Nur’a ilişmek isteyen her el kırılır, her dil kurur

Milaslı Halil İbrahim’in mektubundan:
(........)
Risale-i Nur mü’minlere; Kur’ân’dan hedaya-yı hidayet, kevneyn-i saadet, mazhar-ı şefaat ve feyz-i Rahmandır.
Risale-i Nur, kâinata baharın feyzini veren bir ab-ı hayat ve ayn-ı rahmet ve mahz-ı hakikat ve bir gülzar-ı gülistandır.
Risale-i Nur lütf-u Yezdan, kemal-i iman, tefsir-i Kur’ân ve bereket-i ihsandır.
Risale-i Nur, kâfire hazan, münkire tufan; dalalete düşmandır.
Risale-i Nur bir kenz-i mahfi ve bir sandukça-i cevher ve menba-ı envardır.
Risale-i Nur hakaik-i Kur’ân ve mirac-ı imandır.
Risale-i Nur Kur’ân ve hadisten sonra sertac-ı evliya, sultanü’l-eser ve zübdetü’l-meani ve ataya-yı İlahi ve hedaya-yı Sübhani ve feyyaz-ı Rahmanidir.
Risale-i Nur bir bahr-i hakaik ve bir sırr-ı dekaik ve kenzü’l-maarif ve bahrü’l-mekarimdir.

Risale-i Nur hastalara şifahane-i hikmet ve ma-i zemzem, sağlara maişet-i hakikat ve rih-ı reyhan ve misk-i anberdir.
Risale-i Nur mev’id-i Ahmedi (asm) ve müjde-i Haydari (ra) ve beşaret ve teavün-ü Gavsi (ks) ve tavsiye-i Gazali (ks) ve ihbar-ı Farukidir (ks).
Risale-i Nur şems-i Kur’ân-ı Mucizü’l-Beyanın elvan-ı seb’ası, Risale-i Nur’un menşur-u hakikatinde tam tecelli ettiğinden, hem bir kitab-ı şeriat, hem bir kitab-ı dua, hem bir kitab-ı hikmet, hem bir kitab-ı ubudiyet, hem bir kitab-ı emir ve davet, hem bir kitab-ı zikir, hem bir kitab-ı fikir, hem bir kitab-ı hakikat, hem bir kitab-ı tasavvuf, hem bir kitab-ı mantık, hem bir kitab-ı ilm-i kelam, hem bir kitab-ı ilm-i ilahiyyat, hem bir kitab-ı teşvik-i san’at, hem bir kitab-ı belağat, hem bir kitab-ı isbat-ı vahdaniyet, muarızlarına bir kitab-ı ilzam ve iskattır.
Risale-i Nur Kur’ân semalarından bir sema-yı maneviyenin güneşleri, ayları ve yıldızlarıdır. Nasıl ki zahiren, perde-i esbab olan güneşten, kamerden ve kevkeb-i münirden bütün kâinat tenevvür ve tezeyyün ve bütün eşya neşvünema ve hayat buluyor.
İşte Risale-i Nur da Kur’ân-ı Mucizü’l-Beyan’dan alıp saçtığı şualarla bütün âleme, hayat; ve âdeme, kâmil insan; ve kulûbe, neş’e-i iman; ve ukûle, yakîn bir itminan; ve efkâra, inkişaf-ı iman, ve nüfusa, teslim-i rıza ve candır. O sema-yı maneviyeyi bazan ve zahiren bihasebi’l-hikmet afaki bir bulut kütlesi kaplar. O celalli sehabdan öyle bir baran-ı feyz-i rahmet takattur eder ki, sümbüllenmeye müstaid tohumlar, çekirdekler, habbeler o sıkıcı ve dar âlemde gerçi muztarip olurlar, o sıkılmaktan üzerlerindeki kışırları çatlar ve yırtarlar; o anda bulutlar da ufuklara çekilip nöbetçi vaziyetinde beklemesi bir imtihan-ı Rabbani ve bir inkişaf-ı feyezani ve bir rahmet-i nuranidir ki, evvelceki bir habbe, bir çekirdek yeniden taze bir hayata iştiyakla ve neş’e-i inkişafla meyvedar koca bir ağaç suretini alır ve [Allah onların günahlarını silip yerlerine iyilikler verir. (Furkan Sûresi: 70.)”] sırrına mazhar olurlar.
Evet, yirmi senedir devam eden şu mevsim-i şita, inşaallahu teala nihayet bulmuş ola... Dünyaya yeni ve feyizli bir fasl-ı nev bahar gele ve âlemin yüzü nur ile güle...
Risale-i Nur Kur’ân-ı Mucizü’l-Beyanın taht-ı tasarrufunda olduğundan, ona uzanan, ilişmek isteyen her el kırılır ve her dil kurur. Kur’ân-ı Mucizü’l-Beyanın “Vema erselna min... (ilâ ahir)” kavl-i şerifinin ima ve işaratından şu devrede Türk lisanının sadmeler geçirmesine bakılırsa, Risale-i Nur, Türkçede, lisan üzerinde de imam olacağına, yani yarın halis Türkçe olan Risale-i Nur’un kesb-i imtiyaz edip diğerlerini terk edeceklerine dair işaret-i Kur’âniyedendir demiş olsam, hata etmemiş olurum zannederim.
(........)
Milas ve havalisi Risale-i Nur talebeleri namına duanıza muhtaç Halil İbrahim (r.h.)
Emirdağ Lâhikası, s. 86