Bediüzzaman Said Nursî Hazreleri, Emirdağ Lahikası isimli eserinin 62. mektubunda, Risale-i Nur’a ilişmek isteyen gizli kuvvetlerin “cepheyi değiştirebilecekleri”ne dikkat çekiyor. “Risale-i Nur’a, daha vatana, idareye zararı dokunmak bahanesiyle tecavüz edilmez; daha kimseyi o bahaneyle inandıramazlar” dedikten sonra şu dikkat çekici tespitleri yapıyor:
“Fakat cepheyi değiştirip, din perdesi altında bazı safdil hocaları veya bid’a taraftarı veya enaniyetli sofi meşreplileri bazı kurnazlıklarla Risale-i Nur’a karşı -iki sene evvel İstanbul’da ve Denizli civarında olduğu gibi- istimal etmek ve Risale-i Nur’a ve şakirtlerine ayrı bir cephede tecavüz etmeye münafıklar çabalıyorlar. İnşaallah muvaffak olamazlar.”
Bu gibi hücumlar karşısında ise, Risale-i Nur talebele-rinin ihtiyatla hareket etmelerini ve tartışmaya girmemeleri gerektiğini şu sözlerle tavsiye ediyor: “Risale-i Nur şakirtleri, tam ihtiyatla beraber, bir taarruz olduğu vakitte münakaşa etmesinler, aldırmasınlar. Aldanan ehl-i ilim ve imansa, dost olsunlar, ‘Biz size ilişmiyoruz. Siz de bize ilişmeyiniz. Biz ehl-i imanla kardeşiz’ deyip yatıştırsınlar.”
Risale-i Nur’a tecavüzde cephe değişikliği
..Risale-i Nur′a ve şakirtlerine ayrı bir cephede tecavüz etmeye münafıklar çabalıyorlar. İnşaallah muvaffak olamazlar.
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Şimdiye kadar gizli münafıklar Risale-i Nur′a kanunla, adliye ile ve asayiş ve idare noktasından hükûmetin bazı erkânını iğfal edip tecavüz ediyorlardı. Biz, müsbet hareket ettiğimiz için, mecburiyet olduğu zaman tedafüî vaziyetinde idik. Şimdi planları akim kaldı. Bilakis tecavüzleri Risale-i Nur′un dairesini genişlettirdi. Bu defa yeni hurufla Asa-yı Musa′yı tab etmek niyetimiz, ihtiyarımız olmadığı halde, tecavüz vaziyeti Risale-i Nur′a veriliyor gibidir. Bu hadisenin ehemmiyetli bir hikmeti şu olmak gerektir:
Risale-i Nur, bu mübarek vatanın manevi bir halaskârı olmak cihetiyle, şimdi iki dehşetli manevi belayı def etmek için matbuat âlemiyle tezahüre başlamak, ders vermek zamanı geldi veya gelecek gibidir zannederim.
O dehşetli belâdan birisi: Hıristiyan dinini mağlup eden ve anarşiliği yetiştiren şimalde çıkan dehşetli dinsizlik cereyanı, bu vatanı manevi istilasına karşı Risalei′n-Nur, sedd-i Zülkarneyn gibi bir sedd-i Kur′ânî vazifesini görebilir ve âlem-i İslâmın bu mübarek vatanın ahalisine karşı pek şiddetli itiraz ve ithamlarını izale etmek için matbuat lisanıyla konuşmak lazım gelmiş diye kalbime ihtar edildi.
Ben dünyanın halini bilmiyorum. Fakat Avrupa′da istilakârane hükmeden ve edyan-ı semaviyeye dayanmayan dehşetli cereyanın istilasına karşı Risale-i Nur hakikatleri bir kale olduğu gibi, âlem-i İslâmın ve Asya kıt′asının hâl-i hazırdaki itiraz ve ithamını izale ve eskideki muhabbet ve uhuvvetini iade etmeye vesile olan bir mucize-i Kur′âniyedir. Bu memleketin vatanperver siyasileri çabuk aklını başına alıp Risale-i Nur′u tab ederek resmi neşretmeleri lâzımdır ki, bu iki belâya karşı siper olsun.
Acaba bu yirmi sene zarfında iman-ı tahkikiyi pek kuvvetli bir surette bu vatanda neşreden Risale-i Nur olmasaydı, bu dehşetli asırda, acip inkılap ve infilaklarda bu mübarek vatan, Kur′ân′ını, imanını dehşetli sadmelerden tam muhafaza edebilir miydi? Her neyse...
Risale-i Nur′a, daha vatana, idareye zararı dokunmak bahanesiyle tecavüz edilmez; daha kimseyi o bahaneyle inandıramazlar. Fakat cepheyi değiştirip, din perdesi altında bazı safdil hocaları veya bid′a taraftarı veya enaniyetli sofi meşreplileri bazı kurnazlıklarla Risale-i Nur′a karşı -iki sene evvel İstanbul′da ve Denizli civarında olduğu gibi- istimal etmek ve Risale-i Nur′a ve şakirtlerine ayrı bir cephede tecavüz etmeye münafıklar çabalıyorlar. İnşaallah muvaffak olamazlar.
Risale-i Nur şakirtleri, tam ihtiyatla beraber, bir taarruz olduğu vakitte münakaşa etmesinler, aldırmasınlar. Aldanan ehl-i ilim ve imansa, dost olsunlar, "Biz size ilişmiyoruz. Siz de bize ilişmeyiniz. Biz ehl-i imanla kardeşiz" deyip yatıştırsınlar.
Emirdağ Lahikası, s. 187, mektup no: 62
DEHŞETLİ MUKABELE ETMEK İHTİMALİ VAR
İstanbul′da malûm itiraz hadisesi ima ediyor ki, ileride, meşrebini çok beğenen bazı zatlar ve hodgâm bazı sofi-meşrepler ve nefs-i emmaresini tam öldürmeyen ve hubb-u cah vartasından kurtulmayan bazı ehl-i irşad ve ehl-i hak, Risale-i Nur′a ve şakirtlerine karşı kendi meşreplerini ve mesleklerinin revacını ve etbâlarının hüsn-ü teveccühlerini muhafaza niyetiyle itiraz edecekler; belki dehşetli mukabele etmek ihtimali var. Böyle hadiselerin vukuunda, bizlere, itidâl-i dem ve sarsılmamak ve adavete girmemek ve o muarız taifenin de rüesalarını çürütmemek gerektir.
Kastamonu Lahikası,
s. 277, mektup no: 115