Lillahilhamd, Risaletü’n-Nur bu asrı, belki gelen istikbali tenvir edebilir bir mucize-i Kur’âniye olduğunu çok tecrübeler ve vakıalarla körlere de göstermiş.
Aziz, sıddık kardeşlerim ve hizmet-i Kur’âniyede kuvvetli, dirayetli arkadaşlarım.
Bu zaman cemaat zamanıdır. Ehemmiyet ve kıymet, şahs-ı manevîye göre olur. Maddî ve ferdî ve fâni şahsın mahiyeti nazara alınmamalı. Hususan benim gibi bir biçarenin kıymetinden bin derece ziyade ehemmiyet vermekle, bir batmanı kaldırmayan zayıf omuzuna binler batman ağırlığı yüklense, altında ezilir.
Lillahilhamd, Risaletü’n-Nur bu asrı, belki gelen istikbali tenvir edebilir bir mucize-i Kur’âniye olduğunu çok tecrübeler ve vakıalarla körlere de göstermiş. Ona ait medh ü senanız tam yerindedir; fakat bana verdiğinizden, binden birine de kendimi lâyık göremem. Yalnız, pek büyük bir nimete ve muvaffakiyete sizin gibi hakikatli talebelerin iştirak ve sa’y ve gayretleriyle mazhariyetim noktasında, Risale-i Nur hesabına ebede kadar iftihar ederim.
Kastamonu Lâhikası, s. 8
***
Evet, dinin, şeriatın ve Kur’ân’ın yüzden ziyade tılsımlarını, muammalarını hâl ve keşfeden; ve en muannid dinsizleri susturup ilzam eden; ve Miraç ve haşr-i cismanî gibi sırf akıldan çok uzak zannedilen Kur’ân hakikatlerini en mütemerrid ve en muannid filozoflara ve zındıklara karşı güneş gibi ispat eden ve onların bir kısmını imana getiren Risale-i Nur eczaları, elbette küre-i arz ve küre-i havaiyeyi kendi ile alakadar eder ve bu asrı ve istikbali kendiyle meşgul edecek bir hakikat-i Kur’âniyedir ve ehl-i iman elinde bir elmas kılınçtır.
Emirdağ Lâhikası, s. 43
***
Efendiler! Siz, niçin sebepsiz bizimle ve Risale-i Nur’la uğraşıyorsunuz? Kat’iyen size haber veriyorum ki: Ben ve Risale-i Nur, sizinle değil mübareze, belki sizi düşünmek dahi vazifemizin haricindedir. Çünkü, Risale-i Nur ve hakiki şakirtleri, elli sene sonra gelen nesl-i âtîye gayet büyük bir hizmet ve onları büyük bir vartadan ve millet ve vatanı büyük bir tehlikeden kurtarmaya çalışıyorlar. Şimdi bizimle uğraşanlar, o zaman kabirde elbette toprak oluyorlar. Farz-ı muhâl olarak, o saadet ve selâmet hizmeti bir mübareze olsa da, kabirde toprak olmaya yüz tutanları alâkadar etmemek gerektir.
Emirdağ Lâhikası, s. 54
***
Size katiyen ve çok emârelerle ve katî kanaatimle beyan ediyorum ki, gelecek yakın bir zamanda, bu vatan, bu millet ve bu memleketteki hükûmet, âlem-i İslâma ve dünyaya karşı gayet şiddetle Risale-i Nur gibi eserlere muhtaç olacak; mevcudiyetini, haysiyetini, şerefini, mefâhir-i tarihiyesini onun ibrâzıyla gösterecektir.
Said Nursî
Emirdağ Lâhikası, s. 69
***
Kardeşlerim,
Gerçi bu vaziyet, hem muvafığa ve bir kısım memurlara Risale-i Nur’a karşı bir çekinmek, bir ürkmek vermiş, fakat bütün muhaliflerde ve dindarlarda ve alâkadar memurlarda bir dikkat, bir iştiyak uyandırıyor. Merak etmeyiniz, o nurlar parlayacaklar.HAŞİYE
Haşiye: Ey kardeş, dikkat buyur. Denizli hapsinde, bütün esbab-ı âlem zâhiren Üstadın aleyhinde, idam hükümleriyle mahkemeye verilmişken, Üstad diyor: “Merak etmeyiniz kardeşlerim, o Nurlar parlayacaklar.” Bu söz, bak, nasıl tahakkuk etti? (Talebeleri)
Şuâlar, s. 273
LÛGATÇE:
tılsım: Herkesin bilip çözemediği gizli sır.
muamma: Karışık, mânası zor anlaşılır şey, bilmece.
muannid: İnatçı.
ilzam: Susturma.
mütemerrid: İnatçı.
küre-i arz: Dünya.
küre-i havaiye: Hava küre, atmosfer.
hakikat-i Kur’âniye: Kur’ân’a ait olan hakikat.
Lillahilhamd: Ne kadar hamd ve şükürler varsa ve olmuşsa, cümlesi Allah’a mahsustur, O’na gider, O’na aittir.
tenvir: Nurlandırma, aydınlatma.
mucize-i Kur’âniye: Kur’ân’a ait mucize.
esbab-ı âlem: Âlemin sebepleri.