Önceki gece vefat eden Mustafa Ekmekçi ağabey, dün Fatih Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından duâlar eşliğinde Eyüp Sultan Mezarlığı’na defnedildi.
Son şahitlerden, Risale-i Nur hizmetkârı ve Yeni Asya emektarı
Mustafa Ekmekçi Ağabey dualarla
Önceki gece vefat eden Mustafa Ekmekçi ağabey, dün Fatih Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından duâlar eşliğinde Eyüp Sultan Mezarlığı’na defnedildi. Sağlığında Bediüzzaman Said Nursî’yi ziyaret eden, Zübeyir Gündüzalp ile Kirazlımescid Dershanesi’nde kalarak Risale-i Nur hizmetlerinde bulunan ve uzun yıllar Gazetemiz Yeni Asya’da görev yaparak emekli olan Mustafa Ekmekçi Ağabey önceki gece vefat etti.
Geçirdiği beyin felcinin ardından 75 gündür özel bir hastanede tedavi gören Ekmekçi’nin tedavisi yaklaşık 15 gündür de evinde sürüyordu. Önceki gün rahatsızlanan Ekmekçi, Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Sabaha karşı kalbi duran Mustafa Ekmekçi ağabey, 04.30 sıralarında vefat etti. Dün Fatih Camii’nde ikindi namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından Eyüp Sultan Mezarlığı’na defnedildi.
MUSTAFA EKMEKÇİ KİMDİR?
1940’da Çankırı’nın Ilgaz kazasında doğdu. Müteaddit defalar Bediüzzaman’ı ziyaret etti. Kendisi hatıralarında, Üstadı ilk ziyaretini şöyle anlatır:
“Üstadı görme arzum günden güne artıyordu. Ancak o zaman Üstadı ziyaret, meşveretle oluyordu. Gitmek isteyenler sıraya konuluyor, sırası gelince gidiyordu. Gidenlerin çoğu da vazife icabı gidiyordu. Her isteyenin, istediği an Üstadı ziyaret etmesi mümkün değildi. Zaten Üstad da, sebepsiz yere kendisini ziyaret edenlere kızardı.
“Ziyaret sırası bana geldiğinde Eskişehir’e kadar trenle gittim. Emirdağ otobüsü Yıldız Otelinin yanından kalkıyordu. Otobüse oradan binmiştim. Meğer, benim oradan geçtiğim esnada, Üstad da orada imiş. Emirdağ’a vardığımda, doğruca Mehmet Çalışkan Amcanın dükkânına gittim. Üstadın Eskişehir’de olduğunu ve akşama döneceğini söylediler. Beni dükkâna yakın bir otele yerleştirdiler.
“Akşama doğru Üstad geldi. O gece otelde nasıl sabahladığımı bilemiyorum. Sanıyorum, bir saat bile uyumamıştım. O zaman Mustafa Acet Emirdağ’da imamdı. Sabah namazından sonra gelip beni alacak ve Üstada götürecekti. Fakat ben sabredip onu bekleyemedim. Çarşıda birkaç tur attıktan sonra Üstadın evinin zilini çaldım. Kapıyı Zübeyir Ağabey açtı. Ciddî, vakur ve temiz bir görünüşü vardı. Nereden geldiğimi sordu. ‘İstanbul’ deyince bir dakika beklememi söyledi ve kapıyı kapayıp içeriye girdi. Biraz sonra ‘Buyurun, kardeşim’ diyerek beni içeri aldı.
“Üstadın yanına girdik. Mübarek ellerini öpüp oturdum. Üstad yatağı üzerinde oturuyordu. İfade edemeyeceğim kadar mes’ud ve huzurlu bir an yaşıyordum. Üstad ismimi, memleketimi ve nereden geldiğimi sordu. Memleketimin Ilgaz olduğunu söyleyince Üstad, ‘Tanımıyorum’ dedi. Zübeyir Ağabey her ne kadar tarif ettiyse de, Üstad tanımadığını söylüyordu.
“Sonra anne ve babamı sordu ve şöyle dedi: ‘Seni talebeliğe kabul ediyorum. Onlara mektup yaz, bana dua etsinler. Ben de sabah namazlarında onlara dua edeceğim.’ Üstad daha sonra, ‘Yazın var mı?’diye sordu. Cevaben yazabildiğimi söyleyince şöyle buyurdu: “Bu zamanda gençler Risale-i Nur’a çok muhtaçtırlar. Bilhassa İstanbul gibi yerlerde gençler, ancak Risale-i Nur ile imanlarını muhafaza edebilirler.’”
(Son Şahitler 3.Cild s. 266)