Vahdettin’in Anadolu Seferi”nin 98. yılı kutlu olsun

Bugün 19 Mayıs 2017 “Sultan Vahdettin’in Anadolu Seferi”nin 98. yılı... 19 Mayıs 1919 tarihi, Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihindeki dönüm noktalarından biridir. Dolayısıyla anlamını bilmeden, hele ki tarihi çarpıtarak sadece “Gençlik ve Spor Bayramı” adı altında kutlama ile geçiştirmek son derece yanlış. 

Atatürk, Millî Mücadele sıralarında Türk Milletini ileri götürecek olanın milli görüş ve düşünce olduğunun bilinci ile hareket eden “Vahdettin”in yönlendirmeleri ile yıllardır “tek başına Samsun’a ayak bastı” teraneleri yerine  “bizatihi Vahdettin tarafından seçilmiş bir Osmanlı heyeti” ile gittiğinde Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk filizleri de atılmış oluyordu. 

Öncelikle “gençlik” kavramını anlatmak gerekirse; Atatürk için ayrı bir önem taşıyan gençlikten kasıt, “Genç fikirli demek, doğruyu gören ve anlayan gerçek fikirli demektir.” Bu konuda tarihi belgeler Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri konusunda araştırmalar yapan yazarların kaleme aldığı yazılarda da tespit edilmiştir.

19 Mayıs tarihinin önemini daha iyi anlayabilmek için “Mustafa Kemal”in 16-19 Mayıs 1919 tarihleri arasında gerçekleştirdiği İstanbul-Samsun yolculuğunu incelememiz gerekir.

“Mustafa Kemal”in Samsun’a ayak basışı, “Anadolu seferi”ni bir kurtuluş dönemini simgeler. Samsun, işgal kuvvetleri için önemli noktalardan biriydi. “Stratejik” bakımdan büyük “önem”e sahipti ve Karadeniz’den Orta Anadolu’ya açılan en rahat ve güvenilir bir kapıydı. İngilizler, 9 Mart 1919 tarihinde Samsun’a askerî birlik çıkarmışlardı. 

İngiliz Yüksek Komiserliği’nin de, Türk halkının silahlandığı konusundaki şikâyetleri üzerine bu bölgeye güvenilir bir kumandanın olağanüstü yetkilerle gönderilmesine karar verildi. Bu kumandan Mustafa Kemal idi. Bu, Mustafa Kemal için bulunmaz fırsattı. İstanbul-Samsun yolculuğu öncesinde Mustafa Kemal ile Padişah “Vahdettin” arasında geçen konuşma, “Falih Rıfkı Atay” ve “Mahmut Soydan” tarafından kaleme alınan, Atatürk’ün Anıları çalışmalarının 153. sayfasında şöyle anlatılıyordu;

“-Paşa, Paşa!... Şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin! Bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir (bu bir tarih kitabıdır)! Bunları unutun, dedi, asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden daha önemli olabilir... Paşa, Paşa... Devleti kurtarabilirsin!... 

Bu sözlerden hayrete düştüm. Acaba Vahdettin benimle içtenlikle mi konuşuyor? O Vahdettin ki... Bütün yaptıklarından pişman mı olmuştur? Aldatıldığını mı anlamıştı? Fakat böyle bir yorum ile başka konulara girişmeyi ürkütücü saydım, kendine karşılık verdim:

- Kişiliğe güveninize ve bana bunca yüz verişinize teşekkür ederim... Elimden gelen hizmeti esirgemeyeceğime lütfen güveniniz...”

Atatürk bu konuşmada plânlarının sezilmiş olabileceği duygusuna kapılmıştı ama, onu bekleyen ve ona güvenen bir “Türk Milleti” vardı. Yani “işin aslı” anlatıldığı gibi Vahdettin’ten habersiz bir gidiş değil, bizzat onlarca üst görevli subay ve zevatın “görevlendirilmesi”  idi.

Atatürk ile beraber 16 Mayıs 1919 Cuma günü başlayacak yolculuğa gemi kaptanı İsmail Hakkı Durusu dışında 18 kişi eşlik edecekti. 

Bu 18 kişinin adları şöyleydi:

III. Kolordu Komutanı Kurmay Albay Refet Bey (General Bele), Müfettişlik Kurmay Başkanı Kurmay Albay Manastırlı Kâzım Bey (General DIRIK), Müfettişlik Sağlık Bakanı Doktor Albay İbrahim Talî Bey (ÖNGÖREN), Kurmay Başkan Yardımcısı Kurbay Yarbay Mehmet Ârif Bey (AYICI), Karargâh Erkân-ı Harbiyesi İstihbarat ve Siyâsiyât Şubesi Müdürü Kurmay Binbaşı Hüsrev Bey (GEREDE), Müfettişlik Topçu Komutanı Topçu Binbaşı Refik Bey (SAYDAM), Müfettişlik Başyaveri Yüzbaşı Cevad Abbas (GÜRER), Kurmay Mülhakı Yüzbaşı Mümtaz (TÜNAY), Kurmay Mülhakı Yüzbaşı İsmail Hakkı (EDE), Müfettişlik Emir Subayı Yüzbaşı Ali Şevket (ÖNDERSEV), Karargâh Komutanı Yüzbaşı Mustafa Vasfi (SÜSOY), Kurmay Başkanı Emir Subayı ve Müfettişlik Kâlem Âmiri Üsteğmen Arif Hikmet (GERÇEKÇİ), İaşe Subayı Üsteğmen Abdullah (KUNT), Müfettişlik İkinci Yaveri Teğmen Muzaffer (KILIÇ), Şifre Kâtibi, Birinci Sınıf Kâtip Fâik (AYBARS), Şifre Kâtibi Yardımcısı, Dördüncü Sınıf Kâtip Memduh (ATASEV).

Yine pek çok kitapta Mustafa Kemal’in tek başına Samsun’a çıktığı yalanları yerine milli tarihimiz yeniden yazılarak “Vahdettin’in son bir hamlesi ile kısaca -Mustafa Kemal’in görevlendirilmesi ile- yeniden bir tarih yazılmıştır” tarih de bunu bundan sonra böyle kaydetmeli ve dünya tarihini besleyecek tarihimizi gerçek yönüyle ortaya koymalıyız.

Bunun da çözümü için “milli tarihimiz dönmelerle değil; milli insanlar tarafından” yazılmalıdır ve bundan sonraki nesillere aktarılmalıdır!

Bu konuda, 21. Yüzyılda Ülkemiz Üzerine Oynanan STRATRAJİK OYUNLAR adlı kitabımızda bilinmeyen pek çok gerçeği ortaya çıkartarak, Sapı dışarıda baltaların ülkemizde oynadığı oyunları ve son yüzyılda ülkemizdeki faili meçhul cinayetleri kaynaklarıyla karanlık dosyaları aydınlatarak sizler için tarihe kayıt düşsün diye açıkladık.

KAYNAK: YENİAKİT