Türkiye Cumhuruyet Merkez Bankası, 28 Kasım 2013 tarihli Finansal İstikrar Raporu’nda finansal istikrara yönelik güncel gelişmelere ve “Özel Konular” başlığı altında finansal sisteme yönelik araştırma çalışmalarına yer verdi.
TCMB'nin yayınladığı rapora göre, Türkiye'de finansal istikrara ilişkin olumlu görünüm korunuyor. Aşırı borçluluğun ve döngüsel hareketlerden kaynaklanan risklerin kontrol altına alınması açısından BDDK tarafından yapılan son düzenlemelere olumlu yaklaşıldığınının belirtildiği raporda şu değerlendirmelere yer verildi:
"Finansal sistemin sağlamlığını arttırmak amacıyla uygulanan politikalar ve alınmakta olan tedbirler sonuçlarını göstermektedir.
Türkiye, gelişmekte olan ülkeler içinde gerek 2009 yılından gerekse 2012 yılı son çeyreğinden bu yana kredi/GSYİH oranı en çok artan ve yıllık nominal kredi büyümesi en yüksek olan ülkelerden biridir.
2012 yılı son çeyreğinden itibaren gerçekleşen hızlı kredi büyümesinde, 2013 yılının ilk yarısında tarihi düşük seviyelere gerileyen faiz oranlarının ve uzayan vadelerin de etkisiyle konut ve ihtiyaç kredileri, Mayıs ve Haziran aylarında özellikle özelleştirme ve kamu altyapı yatırımlarına bağlı olarak kullandırılan yabancı para proje finansmanı kredileri belirleyici olmuştur.
Küresel piyasalarda oynaklığın artış eğiliminde olduğu yeni dönemde, kredi büyüme hızının makul seviyelere gerileyeceği ve finansal istikrara katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Bu bağlamda, kredi büyümesi ve dağılımına yönelik BDDK tarafından alınmakta olan tedbirler olumlu karşılanmaktadır.
Aktif kalitesi, likidite ve sermaye yeterliliği açısından bankacılık sektörü güçlü yapısını korumaktadır. Tahsili gecikmiş alacak oranları 2013 yılı boyunca yatay seyretmiş, 2011 yılından itibaren yükseliş eğilimindeki çeklerin karşılıksız çıkma oranı ise yıl içinde kademeli bir şekilde düşmüştür. Sermaye yeterliliği oranları da, farklı şok senaryoları altında oluşabilecek zararları karşılayacak kadar yüksek bir seviyededir.
Reel sektörün kredi kullanımında ve yabancı para yükümlülüklerinde artış gözlenmiştir. 2013 Mayıs ayı sonrası süreçte yabancı para borç yenilemede herhangi bir sorun yaşanmaması firmaların risk yönetimi açısından olumlu bir göstergedir.
Bankaların mevduat dışı kaynaklara erişiminin kolaylaşması ve güçlü kredi talebi ile tarihi yüksek seviyeye ulaşan kredi/mevduat oranındaki artış eğiliminin, önümüzdeki dönemde gerek kredi büyümesinin sınırlandırılmasına yönelik makro ihtiyati tedbirlerin gerekse küresel finansal koşullardaki gelişmelerin etkisiyle yavaşlayacağı değerlendirilmektedir.
Türk bankacılık sektörü, dış borçlarını uygun maliyetlerle yenileyebilmektedir. Sektörün yabancı para likit aktiflerinin kısa vadeli dış borçlarının yarısına yakınını karşılayacak düzeyde olması, sektörün mali bünyesinin kısa vadeli dış şoklara karşı dirençli olduğunu göstermektedir.
Hanehalkı tüketim harcamaları artmaya devam etmekle birlikte, son dönemde alınan tedbirlerin orta vadede harcamalar üzerinde etkili olacağı değerlendirilmektedir. 2012 yılı sonlarından itibaren ivmelenen tüketici kredilerinin daha ılımlı bir büyüme patikası izleyeceği tahmin edilmektedir.
Tüketici kredilerinin tamamına yakınının sabit faizli olması ve yabancı para cinsinden kredi kullandırımının bulunmaması hanehalkının mali yapısının şoklara dayanıklılığını artırmaktadır. Borcun gelirle ilişkilendirilmesine yönelik olarak son dönemde yapılan düzenlemeler hanehalkının makul düzeylerde bir borçluluk seviyesinin korunması açısından önemli bir tedbir olarak görülmektedir.
Aşırı borçluluğun ve döngüsel hareketlerden kaynaklanan risklerin kontrol altına alınması açısından BDDK tarafından yapılan son düzenlemelere Bankamızca olumlu yaklaşılmaktadır.
Finansal istikrarın korunması ve parasal aktarım mekanizmasının daha da güçlendirilmesi amaçlarıyla kurumsal kredi kartı ve kredili mevduat hesabı azami faiz oranlarına üst limit konularak, oranların makul seviyelere düşmesi sağlanmıştır.
Finansman şirketleri, finansal istikrarın desteklenmesi ve finansal sektörün taşıdığı risklerin makro ihtiyati tedbirler kapsamında kontrol altında tutulması amacıyla zorunlu karşılık uygulaması kapsamına alınmıştır.
ÖZEL KONULAR
Raporda yer alan “Para Politikasının Firma Kredileri Üzerindeki Etkileri” isimli çalışmada para politikasındaki sıkılaşmanın firmaların kredi büyümesini yavaşlattığı ve anılan etkinin asimetrik olduğu sonucuna varılmaktadır.
Raporda yer alan “Firma Net Döviz Pozisyonu ve Finansal Performansı” isimli çalışma, yabancı para net açık pozisyonunun firma performansını negatif etkilediğini ve kur şoku olduğu zamanlarda bu etkinin daha da belirginleştiğini, kriz zamanlarında ise söz konusu olumsuz etkinin daha fazla olduğunu bulgulamaktadır.
Raporda yer alan “Firma Borçluluğu ve Küresel Finans Kriz” isimli çalışmanın sonuçlarına göre, kriz öncesi dönemde kaldıraç oranlarında yüksek artış yaşayan firmalar kriz sırasında daha kötü bir büyüme performansı göstermektedir.
G20 kararları doğrultusunda, küresel finansal reformlar kapsamındaki çalışmalar ülkemiz tarafından yakından takip edilmektedir."