JCR Eurasia Rating Başkanı Ökmen, piyasalarda yaşanan hareketliliği değerlendirdi.
Japon kredi derecelendirme kuruluşu Japan Credit Rating (JCR) Eurasia Başkanı Orhan Ökmen, "Döviz piyasalarında son günlerde meydan gelen hareketliliğin içeriği, faize dayalı getirilerini azımsayan yatırımcıların spekülatif olmayan çıkış baskılarıyla TL'nin yıllardır yüksek olan dış değerinin piyasalar tarafından ekonomik nedenlere dayalı olarak düzeltilmesidir" değerlendirmesini yaptı.
Ökmen, döviz piyasalarında son günlerde meydan gelen hareketliliğe ilişkin yazılı açıklamasında, bu hareketliliğin içeriğini; "faize dayalı getirilerini azımsayan yatırımcıların spekülatif olmayan çıkış baskılarıyla, TL'nin yıllardır yüksek olan dış değerinin piyasalar tarafından ekonomik nedenlere dayalı olarak düzeltilmesi" şeklinde yorumladı.
Türk bankacılık sektörünün kur riskine karşı korunaklı mali yapısı ve merkezi bütçe disiplininin hareket kabiliyetinin, döviz kurlarının geldiği bu seviyenin ekonomik bir krize sebebiyet vermesini engelleyebilecek yeterlilikte önemli tamponlar olduğunu belirten Ökmen, şunları kaydetti:
"Döviz fiyatlarında meydana gelen yukarı doğru ivmelenmenin, reel kesimin mali yapısı üzerinde yaratacağı kırılgan yapısına karşılık, ülke geneli açısından bankaların kur riskine karşı var olan korunaklı yapısına dayalı oluşan tampon, döviz kurlarının geldiği seviyenin ekonomik bir krize evirilmesini engelleyecek gücünü hala korumaktadır.
Diğer taraftan, bütçe gelirlerinin 2013 yılında gösterdiği artışın 2014 yılında sürdürülebilir ve tekrarlanabilir olduğunu beklememekle birlikte, bütçe disiplininin 2014 yılında da kontrol edilebilir olacağını ve olası şoklara karşı hareket kabiliyetini koruyacağını yadsımıyoruz."
Siyasi gerilimlerden ürken yatırımcıların ve hane halkının tercihlerine yansıyan bir durumun şimdilik söz konusu olmadığı için döviz likiditesinde arz sorunu yaratacak bir durum henüz oluşmadığını vurgulayan Ökmen, ancak sermaye çıkışlarının, siyasi gerilimden ürken yatırımcıların ve hatta hane halklarının da tercihleri haline gelmesi halinde Türkiye'nin mevcut ekonomik tamponlarının, böyle bir durumda oluşacak şokları massedebilecek gücünün kalmayacağını savundu.
Ökmen, TL'nin dış değerinde yeni denge arayışlarının döviz likiditesinde arz sorunu doğurup doğurmayacağı hususunun, siyasi gerilimlerin hızlıca giderilmesine, yolsuzluk ve rüşvet iddialarının araştırılmasında yargısal bağımsızlığın zedelendiği yönündeki toplumsal algının düzeltilmesine ve devletin erkler arası dengeli yetki dağılımlı hukuksal bütünlüğünün korunmasına bağlı olduğunu kaydetti.
- "Farklı müdahale yöntemlerinin devreye alınacağını düşünmek ve inanmak istiyoruz"
TL'nin değer kaybının sebebinin döviz likiditesindeki arz sorunu olmamasının, kısa dönem için Türkiye'nin önemli bir yönetsel avantaj olduğunu dile getiren Ökmen, TL'nin değer tespitinde son günlerde piyasalarda yaşanan hareketliliğin nedeninin döviz likiditesindeki arz sorunu olmamakla birlikte, Türkiye'deki döviz fiyatlarındaki hareketliliğin diğer gelişmekte olan ülkelerle aynı paralelde değil, daha dik açıyla yukarı doğru ivmelendiğine işaret etti.
Böyle bir aşamada radikal olmayan ürkek faiz artırımlarının ve belirsiz ek parasal sıkılaştırma tedbirlerinin, kurlardaki dengelenmeye gerekli katkıyı sağlamaktan artık uzak kaldığını, faiz ve fiyat oynaklığına ve belirsizliğe neden olduğunu aktaran Ökmen, "Faizin araç olarak kullanılmaması tercih edildiğine göre, bu durumda para politikası tarafından döviz fiyatlarına direkt müdahale amacı olmayan farklı müdahale yöntemlerinin devreye alınacağını düşünmek ve inanmak istiyoruz" görüşünü paylaştı.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) , değerli TL'yi korumak adına döviz piyasalarına yaptığı direkt müdahalelerin, eski-yeni yatırımcılar arasında başlamak üzere olan nöbet değişimini engelleyerek cari açığın finansmanında yeni yatırımcıların girişini zorlaştırdığını ifade eden Ökmen, şu değerlendirmeleri yaptı:
"Cari açığın sürdürülmesine kısa vadeli fonlarla bu güne kadar destek olan yabancı yatırımcılar, şu andaki faiz getirilerini göreceli olarak düşük bulmakta ve tam da bu nedenle Türkiye'den çıkmak istemektedirler. Getiri oranlarının azımsanması nedeniyle ülkeden çıkmak isteyen yatırımcıların önüne değerli TL engelinin konulması, çıkış eğilimini daha da artırmaktadır. Üstelik politik tercih olarak faizler bu seviyede kalacaksa -ki politika tercihi buna işaret ediyor- bu kez ülkeye girmek isteyen yeni yatırımcılar açısından da değerli TL'de ısrar politikaları anlamsız bir engel olmaktadır. TL'nin biraz daha değer kaybetmesiyle daha yukarıda oluşacak yeni kur dengesi, çıkmak isteyen mevcut yatırımcıların elde ettiği getirilerinin bir kısmını Türkiye'de bırakılmalarına sebep olacak ve en önemlisi, yeni yatırımcıların ülkeye girmesini teşvik eden bir mekanizma haline gelecektir.
TCMB, eski-yeni yatırımcıların arasında başlayacak olan bu nöbet değişimine doğrudan müdahalelerle engel olması, esasen yeni yatırımcıların cari açığın finansmanına vereceği desteğin daha da zorlaşmasına, döviz likiditesinde tehlikeli bir darlığa ve uluslararası platformlarda muamma haline gelmiş olan politik risklerin üreteceği öngörülemez sonuçların daha da artmasına neden olacaktır. TL'nin bir anda değer kaybetmesi, Türkiye'nin gelecek yıllarını dahi etkileyecek önemde negatif bir gelişme olmakla birlikte, cari açığın finansmanının kesintiye uğraması Türkiye açısından ondan çok daha vahim bir durumdur. Bu nedenle para politikası otoritelerinin diğer ekonomik göstergeleri daha da bozmamak için, TL'nin düşen dış değerini bu haliyle kanıksaması doğal bir sonuç olmalıdır."