Bayram sonrası piyasalarda ABD’ye bağlı esen olumlu hava devam eder mi? Philip Capital analiz etti.
PhillipCapital Araştırma Merkezi analizine göre oldukça uzun bir Kurban Bayramı’ndan piyasalar tam bir bayram havası ile geri döndüler, nedeni ise esasında gerçekleşmesi beklenmeyenin gerçekleşmemesi idi yani ABD temerrüde düşmedi. Bunu beklemek bile esasında işin doğasına aykırı, zira temerrüdün tanımı herhangi bir ülke ya da kurumun ihraç etmiş olduğu borçlarını ödememesi demektir, dünyadaki Merkez Bankaları’nın rezervlerinin yüzde 90’nını oluşturan para birimini ihraç eden ülke temerrüde düşmez. Bunun dışında tabii piyasalara, özellikle Gelişmekte Olan (EM) ülkelerine bir cansuyu da ABD’den gecikmeli olarak açıklanan Tarım Dışı İstihdam Data’sından geldi. 180,000 kişilik bir artış göstermesi beklenen bordrolardaki artış 148,000 ile sınırlı kalınca, coşku daha da arttı. Sebep ise ABD’de işlerin bozulur gibi olması ve bu sebeple de FED’in Eylül’de başlama sinyalini verdiği ancak yapmadığı Varlık Alım Azaltma (tapering) durumunun ertelenme beklentisi oldu.
Bu arada küresel anlamda değerlendirilen diğer bir açıklamada Beyaz Saray’dan Başkan Obama’nın Ekonomi Danışmanı’ndan geldi. Açıklama hükümet ofislerinin kapalı kaldığı sürenin ABD ekonomisinin üçüncü çeyrek büyümesine 0,5%’lik olumsuz bir etki edeceği ve Ekim ayındaki istihdam artış rakamında 120,000 kişilik bir kayba yol açacağı şeklinde idi. Para politikasını ana iki göstergeye bağlamış olan FED, bu gerçekleşmeler doğrultusunda yeni ve ‘güvercin’ Başkanı Yellen ile adım atmakta aceleci olmayacaktır beklentisi hakim olmaya başladı. Şimdi bir de bardağın diğer tarafından bakalım: ABD Merkez Bankası FED tapering kavramı ortaya çıkmadan işsizlik oranının 6,5% seviyesine geldiğinde varlık alımlarına son vereceğini ve enflasyon da 2,5%’e ulaştığında 0% faiz politikasını terk edeceğini açıklamıştı. Beklenenden az artan bordrolara rağmen; Eylül ayında işsizlik 7,3%’den 7,2%’e geriledi. Aylık alınan 85 milyar dolar, FED bilançosuna ciddi yük olmaya başlarken işsizlik üzerine yaptığı etki tartışılır hale geldi. 4 trilyon USD’ye çıkan bir bilanço ile FED dönemez hale gelmeye devam ediyor. Ertelenen borç tavanı Ocak 2014’de tekrar gündemimize oturacak, ama bu sefer de anti-tapering etkisi yapacak mı tartışılır.
Gelelim bu gerçekleşmeler ve Merkez Bankamızın toplantısı ile yön bulan yerel piyasalarımıza. TCMB Çarşamba gerçekleştirdiği PPK (Para Piyasası Kurulu) toplantısı ile beklendiği gibi faizlerde bir değişikliğe gitmezken, küresel konjonktüre güvenerek Döviz’de rahatlatıcı olabileceğini düşündüğümüz Döviz yükümlülüklerinde munzamlarda da bir indirime gitmeyi tercih etmedi. Enteresan bir şekilde USD (Sepet) aşağı doğru gevşedikçe yerellerden ciddi bir talep görmeye devam eden piyasada TL üzerinde baskı aratarak sürmekte. Alternatif piyasalar olan faiz ve borsada hafta ciddi kazançlar ile kapanırken (haftalık bazda) TL’nin güçsüz durumu endişe verici. Zira 2,34 TL/Sepet altına gerileyen fiyatlar, hafta içi açılan ihalelere rağmen, TL 2,3675 seviyelerine (+1,12%) kadar zayıfladı. Burada bilanço hareketlerinin döviz talebine bir set çekeceğini tahmin etmiyoruz.
Bayram haftası evvelinde ve hemen sonrasında 76,234 kapanış seviyelerinden yüksek 79,588 seviyelerini test den BIST (+4,40%) kazançlarını geri vermezken, ilk etapta dövizdeki gelişmelere duyarlılık göstermez gibi hareket ederken; benzer bir harekette bono piyasasında gözlendi. Yüzde 8,07 kapanış yapan yeni gösterge Ekim 2015 kâğıdının getirisi de 7,60% seviyelerine kadar geriledi. Faiz tarafında Merkez’in tutucu konumu geri gelen bono getirilerini izah edebiliyor, ancak gevşemeyen dövizin A/P (açık pozisyon) taşıyan Şirket bilançoları üzerinde açacağı tahribat BIST’e olumsuz etki edebilir. Tabii hafta içinde açıklanan beklenenden daha iyi ama bir sene önceye kıyasla kötü gelen GARAN bankacılık sektöründe karların eskisi gibi olmayacağının sinyalini verdi. Beklenenden fazla büyüyen krediler ve özellikle Tüketici Kredileri’ne bir fren koyabilmek amacı ile işleme konulacak olan önlemler vadede konsolidasyona ve karlara olumsuz yansıyacaktır.
Yurt içi piyasalarda gidişat itibarı ile rahatsız olunacak mevzu, iniş ve çıkışların içeride olan gelişmelerden ziyade yurt dışındaki gelişmelere bağlı olması. Fitch’in notumuzu sabit tutması, görünümü değiştirmemesi kanımca son derece olumlu bir gelişme olmasına rağmen ne döviz, ne faiz ne de borsa tarafında olumlu bir etki yapamadı. Eylül’de ertelenen tapering vesilesi ile 80,500 yükseği denenmişti, bu hareketin de o seviyeye kadar uzaması, dövize bağlı gerçekleşebilir. REFD döviz kuru şu an Sepet kur ile beraber TL’nin oldukça değersiz ve arzu edilen seviyelerin altında olduğuna işaret ediyor. Bono tarafında ise 7,50% bileşik seviyelerinin altı enflasyon görünümünde bir değişiklik olmadığı takdirde zor görünmekte. Kısa bir hafta tekrar bizi bekliyor; ağırlıklı olarak dış gelişmelere kulak verip yön arayacağız; ancak benim üzerine en fazla eğildiğim nokta hiç şüphesiz: DÖVİZ.
Önümüzdeki hafta ise veri açısından oldukça yoğun geçecek bir hafta olacak. Günlük Seviye Analizleri kısmında olası etkilerine değineceğimiz veri ve toplantı seti, kronolojik olarak şu şekildedir: Pazartesi günü hafta bizler Cumhuriyet Bayramımız için tatile çıktıktan sonra ABD’nin Sanayi Üretimi (+0,4%) rakamı ile başlayıp; Bekleyen Ev Satışları ile devam edecektir. Salı günü AB’nin Aylık Bütçe Açıklaması dışında; ABD’nin Eylül ayı Öncü Göstergeleri (+0,6%), Perakende Satışları (+0,1%) ve Ekim ayı Tüketici Güven (76) verileri açıklanacak. Aynı gün Alman GfK Tüketici Güven Endeksi (7,2) belli olacak. Burada izlenmesi gereken en önemli nokta Güven verilerinde havanın ve eğilimin terse yani Avrupa lehine dönmesi. Çarşamba hiç şüphesiz en önemli olay ABD FED toplantısı olacaktır. Ama son gelişmeler ışığı altında para politikalarında ve hem Mortgage bonolarında hem de Devlet Tahvil alım miktarlarında bir değişiklik beklenmiyor. Bernanke’nin Başkan olarak sondan bir evvel ki toplantısında bazı ipuçları yakalayabilir miyiz, ona bakacağız. Aynı gün erken saatlerde ABD’den Özel Sektör İstihdam (+160,000) ve Avrupa Bölgesi sektörel güven endeksleri de açıklanacak. Perşembe haftalık İşsizlik Başvuruları dışında USD/JPY paritesi üzerinde kuşkusuz büyük önem taşıyan BOJ (Japon Merkez Bankası) toplantısı güne hatta USD/JPY’nin önümüzdeki bir ayına damga vuracaktır. Kapanış ise Cuma günü Çin’in İmalat PMI (51,1) ile ABD’nin ISM(55,1) verisi ile sonlanacak.
Küresel büyüme anlamında oldukça fazla önem taşıyan Çin’in bu verisi ziyadesi ile önemli, zira Çin Merkez Bankası’nın geçtiğimiz hafta uyguladığı sıkılaştırma politikalarının etkileri önümüzdeki aylarda kendini nasıl hissettirecek, bekleyip göreceğiz.
Türkiye’de Hazine tarafından açıklanacak olan İç Borç Programı da tahvil/bono çeşitliliği için önem arz edecektir. Hazine’nin yüzde 80 altında bir borç çevirme oranı ile devam etmek isteyeceğini düşünüyoruz (programın detayları için ayın son günü kapanışta: www.hazine.gov.tr).
Haftayı yaklaşık yüzde 4’lük bir artış ile 79,272 puan seviyesinden kapayan BIST-100 endeksi; USD/TL’nin kapanışa doğru yaptığı hareket devam edecekse önümüzdeki günlerde ilk 80,000 sonrasında da 82,000 seviyeleri için yatırımcıları ümitlendirebilir. Faiz tarafında ise 7,50% aşağısında 2 yıllık gösterge tahvilin gelmesi enflasyon beklentileri kırılmadan görülse bile kalıcı olmayabilir.