Fatih Bayhan
Vahdettin-Atatürk ilişkisi tam manasıyla araştırılmadı bugüne kadar. Yazar Fatih Bayhan, elde ettiği yeni belgelere dayanarak “Mustafa Kemal’in Samsun görevi onun Anadolu’yu toparlayabilmesi için ortaya çıkartılmış bir görevdi.” diyor.
Vahdettin ve Mustafa Kemal ilişkisi, kimi çevrelerin kendi görüşleri üzerine temellendirildi bugüne kadar. Kimse de bildik kalıpların dışına çıkacak adımları atmadı veya atamadı. Zira doğru dürüst bir çalışmaya tabi tutulmamıştı konu. O yüzden de Halife ve Sultan VI. Mehmet Vahdettin de ‘vatan hainliği’ ile suçlanıp durdu yıllarca.
Ama tarih doğru araştırılınca, ortaya yeni belgeler çıkarmak mümkün. Sultan Vahdettin ile Mustafa Kemal’in temasları hiç de söylendiği gibi görünmüyor yeni bilgi ve belgelere göre. Hatta Paşa’yı Samsun’a gitmek için görevlendirenin bizzat Sultan Vahdettin olduğunun ötesinde “Samsun görevinin, Mustafa Kemal’in Anadolu’yu toparlayabilmesi için ortaya çıkartılmış bir görev” olduğu da anlaşılıyor.
Tarihî konularda yaptığı çalışmalarla gündem oluşturan gazeteci-yazar Fatih Bayhan, yeni yılda Vahdettin ve Mustafa Kemal ilişkisini kitaba dönüştürüp yayımlayacak. Kıbrıs Gerçeği, Fikriye Hanım, Zübeyde Hanım, Tarih Değiştiren Suikastler, Teyzem Latife, Atatürk’ün Aşkı Latife, Atatürk’ün Büyük Sırrı kitaplarının yazarı Bayhan, 1922 ve 1923 yıllarına tekabül eden 1. Meclis gizli celse zabıtlarına göre “Halifeye emanet-i şerifeyi teslim ve biat etmek üzere İstanbul’a bir mebus heyeti bile gönderildiğini” tespit etmiş mesela. Yeni belgeler, Vahdettin’in hain olmadığı tartışmasına da noktayı koyacak.
-“Atatürk, Osmanlı derin devletinin adamıydı.” diyorsunuz. “Atatürk’ün Büyük Sırrı” kitabında o kanaate varmış mıydınız?
Zaten o çalışmalar sürerken bir şey ortaya çıkıyor. Yani ‘Neden Mustafa Kemal?’ sorusu hep zihinleri kurcalamıyor mu? Neden Kâzım Karabekir, İsmet Paşa, Refet Bele, şu bu değil de Mustafa Kemal Atatürk seçiliyor?
-Pek çok rakibi de var. Seçildiği zaman İttihat Terakki bağı var, sonra o bağını kopartıyor.
Kopartmak zorunda kalıyor. Çünkü artık İttihat Terakki’nin bütün siyaseti bitiyor. Yeni bir döneme giriliyor.
-Sultan Vahdettin-Mustafa Kemal üzerine yeni ne tür bilgilere ulaştınız?
Benim ulaştığım nokta, Sultan Vahdettin ile Mustafa Kemal, Samsun’a hareketten önce, son gece, diz dize ahitleştiler. Görüşmede anlaşmaları şöyleydi: Vatanın sağlam bir şekilde selamete çıkartılması hususunda kendisi İstanbul’da düşman devletlerin ilgisini ve dikkatini çekecek, sulh ve anlaşma havası içinde zaman kazanacak, bir yandan da işgalleri bitirmeye, Anadolu’da yeniden güveni tesis etmeye çalışacaktır. Mustafa Kemal Paşa da Samsun’dan başlayarak Anadolu’yu örgütleyecek, dağınık askerî ve idarî yapıyı düzene sokacak ve bu sayede işgallere karşı bir sivil ve askerî harekat başlatacaktır. Anadolu’nun kurtuluşunun temini hangi yolda görülürse bir diğeri kendini feda edecek ve ülkenin kurtuluşuna zemin hazırlanmış olacaktır.
-Bu konuşma olarak mı aralarında geçiyor?
Bu ahitleşmenin kaydı kızı Sabiha Sultan’dadır. Ve Vahdettin’in özel yaverindedir. Nitekim bu ahitleşme gecesinde neler yaşandığını kısmen Nutuk’ta anlatır Paşa. Kısmen anlatır ama. Çünkü burada İngiliz siyasetine karşı bir siyaset geliştirilmiştir. Aradaki o ihtilaf noktalarının tamamı danışıklı dövüş. Mesela, çok enteresan bir şey söyleyeyim. Paşa hakkında, biliyorsunuz idam fermanı çıkartıyor. Şeyhülislam da mürted ilan ediyor değil mi? Ankara Meclisi’nde padişahın bu kararı tartışılıyor, gizli celsede.
-Azletme yoluna gidiliyor…
Onu tartışıyorlar. Mustafa Kemal kürsüye geliyor. Gizli celseler açıklanıyor şimdi. Gizli celse konuşmalarından çıkarttım ben o konuşmayı. Diyor ki “Padişah Vahdettin bana özel yaverini gönderdi. Biz Düzce’de görüştük.” Ve Vahdettin’in ona gönderdiği özel mektubu gösteriyor. “İngiliz süngüsü altında böyle bir karar almak durumundayım. Bu kararı almam senin çalışmaların ile alakalı yürüyeceğin yolda moralini bozmasın.” Paşa gizli celsede bunu okuyor. Yani bizimkiler müthiş bir siyaset izliyorlar İngiltere’ye karşı. Bu benim kurgum değil. Tarihî veriler üzerinden yaptığım okumalar sonucu kareleri birleştirince böyle bir fotoğraf ortaya çıktı. Onun için Mustafa Kemal Paşa ile ilgili, yani Vahdettin hain mi, değil mi tartışmaları'nın yapılıyor olması abesle iştigaldir. Sonra gizli celselerden aldığım bir belge daha var.
-Açıldı mı gizli celseler?
Daha açılmadı. Bu belgeyi paylaşabiliriz kamuoyuyla. Orada, Ankara’da hükümet kuruluyor, Meclis diyor ki ‘Padişahımıza biatımızın yapılması lazım.’ Mustafa Kemal Paşa’nın katıldığı Meclis’te biat ekibi kuruluyor. Biat ekibi özel bir trenle İstanbul’a naklediliyor. Harcırahları tartışılıyor.
-Kimler var biat heyetinde?
Erzurum Mebusu M. Durak Bey, Bursa Mebusu Operatör Emin Bey gibi isimler… Mustafa Kemal Paşa görevini yapmış, Anadolu’yu toparlamış, askerî ve idarî dağınıklığı gidermiş. Sultan Vahdettin bunun üzerine iki ayrı devlet görünümünde kalmak yerine, kendini feda ederek tek resmî yetkinin tümüyle Ankara hükümetinde olduğunu kuvvetlendirmiştir. Eğer Vahdettin vatanı terk edip gitmeseydi iki ayrı hükümet temsil edecekti Türkiye’yi Lozan’da.
-Neden yurtdışına çıktı Sultan Vahdettin?
Orada da Vahdettin’in, “Mustafa Kemal’in aklı da hırsı da yüksektir. Aklı galebe çalarsa çok faydalı olur, hırsı galebe çalmasın.” sözü olayı özetlemiştir. Ancak cumhuriyetin ilanından sonra İngiliz baskısı ve yeni kurulan devletin tanınmama riski saltanat ile yolların ayrılmasına neden olmuştur.
-Sultan Vahdettin’in İngiliz gemisi ile gitmesi mecburi miydi?
Başka ne yapabilirdi? Başka seçeneği yoktu. Orada İngilizlere tam anlamıyla güven verebilmek için onların gemisine bindi ve kendini feda etmiş oldu.
Vatan için kendini feda etmiş bir padişahtır Sultan Vahdettin.
İngilizler nitekim daha sonra onu kullanmak da istemişler belki. Bakın bir şey daha var. Neden ‘Mustafa Kemal?’ sorusunun arkasındaki en önemli cevaplardan biri şudur: Mustafa Kemal, şehzadeliği sırasında Vahdettin’e seryaverlik yapmış, birlikte Almanya seyahatinde bulunmuş ve bu seyahat sırasında Anadolu’daki ahvali ayrıntılarıyla konuşma fırsatı bulmuşlar. Paşa, Anadolu’nun her cephesinde bilinçli olarak görevlendirilmiştir. Oranın fotoğrafını iyi çeksin diye. Bu önemli bir husus. Vahdettin’in ikinci nedeni de damadı Enver’in Mustafa Kemal Paşa’ya tasallutuna mâni olmak için onu İstanbul’da fazla tutmak istememiştir. Bu yüzden de hep Anadolu’da. Çünkü Mustafa Kemal Paşa’nın günü gelecektir. Planı budur.
-Mustafa Kemal, İstanbul’a bir daha 8 sene sonra mı geliyor?
Daha sonra geliyor, tabii. Hatta Sultan Vahdettin’den Almanya ziyareti dönüşünde kendisinin padişahlığında Harbiye Nezareti’ne talip oluyor Mustafa Kemal. Kabinede görev almak istiyor. Vahdettin diyor ki “Zamanı var.” Sultan Vahdettin padişahlık makamına oturunca, sağlık dolayısıyla İsviçre’de tedavi gören Paşa, apar topar tedavisini yarıda kesip İstanbul’a dönüyor. Vahdettin’den randevu istiyor. Salı günü randevu istiyor, cuma selamlığından sonra görüşüyorlar. Mesela orada da enteresan tespitlerim var. Vahdettin’in güvenini kazanan Mustafa Kemal Paşa, özellikle son iki yılda, 1918-1919’da, Samsun’a çıkışına kadar, Sultan Vahdettin’le cuma selamlığından sonra neredeyse her hafta kayıtsız özel görüşme yapmıştır.
-Her zaman mı?
Evet. Padişah olduktan sonra. Bunu kimileri Enver’den korktuğu için diye telaffuz eder ama asıl Sultan Vahdettin’in Mustafa Kemal’i İstanbul’da erken bir şekilde gündeme getirmeme kaygısından kaynaklandığını düşünüyorum ben.
-Peki, en baştaki konumuza tekrar dönelim. Mustafa Kemal, rakipleri arasında, Sultan Vahdettin nezdinde nasıl bir adım öne geçebilmiş? O bahsettiğiniz ‘derin yapının’ etkisi var mıdır bunda?
Mustafa Kemal’in Vahdettin’le kurduğu o sıcak temas, Almanya seyahati, onun sonraki hamlelerinde hep avantaj sağlamıştır. Ve padişaha bağlı bu derin yapı Mustafa Kemal’e tam anlamıyla güvenmiştir. Samsun’a gönderilmeden önce Dahiliye Nezareti’nden Mehmet Ali Bey, Mustafa Kemal Paşa’yı Şişli’de kaldığı evinde ziyaret ediyor. Bu zat kritik görevde bir zattır. Ardından Bahriye Nazırı Avni Paşa, Şişli’deki evine sık gidip gelmeye başlıyor, ahbap oluyorlar. Bu görüşmeler Mustafa Kemal’in saltanat, sadakat hislerinin öğrenilmesi ve teyidi için yapılmıştır. Sonra Avni Paşa özel otomobilini Şişli’deki evine gönderip Mustafa Kemal Paşa’yı evinden aldırıp bakanlığa getiriyor. Memleketin ahvalini konuşuyorlar. Mustafa Kemal Paşa o günlerde Harbiye Nazırı Şakir Paşa tarafından makamına davet ediliyor. Odasında tek kelime edilmeden Samsun’la ilgili görevi takdim ediyor. Onu Samsun’a görevlendiren Vahdettin’in kendisidir. Yani Samsun görevi onun Anadolu’yu toparlayabilmesi için ortaya çıkartılmış bir görevdir. Bandırma Vapuru’nu ayarlayan da Vahdettin’dir. Ailesine yetecek kadar parayı veren de, ailesini himaye eden de Sultan’ın kendisidir.
-Padişah’a rağmen olmamıştır bunlar yani?
Tabii. Paşa’yı bu göreve götürecek tek vasıta Bandırma Vapuru’dur ve gemiye ait işlemler bizzat Bahriye Nazırı Ahmet Avni Paşa tarafından yürütülmüştür. Paşa, gizli, kaçarak gitmemiştir. Bandırma Vapuru, Kaptan İsmail Hakkı kumandasında Samsun seferi için görevlendirilmiştir. Sadrazam, 14 Mayıs 1919’da Nişantaşı’ndaki konağında Mustafa Kemal Paşa’ya akşam yemeği verdi. Ertesi gün vapur yola çıkacaktı. O gece Rauf Orbay geç saatlerde Bahriye Nazırı Avni Paşa’nın telefonuyla bakanlığa çağrılır ve son gelişmeler konuşulur. Çünkü yeni gelişme İzmir’in işgaline giden sürecin başıydı. Rauf Bey bir an evvel vapurun İstanbul’dan kalkması için çalışırken öğlene doğru Şişli’deki Mustafa Kemal’in evine gidiyor. Evde Refet Paşa, Kurmay Binbaşı Hüsrev ve Ordu Müfettişi Doktor Albay İbrahim Tali de var. Orada hazırlıklara son şeklini veriyorlar. Mustafa Kemal, Samsun öncesi veda ziyaretlerinde bulunuyor. Önce, günün sabahında, Babıali’de Sadrazam ve nazırlarla görüşmüş, cuma selamlığından sonra da Hamidiye Camii mahfilinde Padişah Vahdettin’le bir araya gelmiştir. Çünkü gece hareket edeceği kesinleşmişti artık. Ve 16 Mayıs Cuma gecesi gün batımında vapur yola çıkmıştır. Dahiliye Nazırı Mehmet Ali Bey, nezaretin örtülü ödeneğinden 1100 altından 1000 altını makbuz karşılığında Mustafa Kemal’e vermiştir.
-Mustafa Kemal’i Samsun’a gönderenin Sultan Vahdettin olduğuna dair belge bile kamuoyunda tartışmalara vesile olmuştu. Soldan çok eleştiriler yapılmıştı.
Bu işin sağı-solu yok artık.
-Bülent Ecevit ‘Vahdettin hain değildi’ dedi, kıyamet kopmadı mı?
Tarih, belgeler ve olaylar üzerinden okunur. Tarihi sağ-sol diye ayırmamamız lazım. Bugüne kadar böyle bir şey yapıldı. Vahdettin-Mustafa Kemal ilişkisi çok önemli. Çünkü Turgut Özakman gibi tarihçi olmayan bir ismin yazdığı çalışmada bir sürü iftira var. Ziyadesiyle Vahdettin’in aleyhine kullanmıştır. Tarihte durduğunuz yer çok önemlidir. Eğer objektif bir yerden bakarsanız belgeleri doğru okursunuz. Ama taraflı bir yerden bakarsanız o belgelerin her biri size farklı şeyler fısıldayabilir. Daha ötesini söyleyeyim size. Samsun öncesi Mustafa Kemal’e 9. Ordu Müfettişliği ve kurmay heyetini kurma yetkisi verilmiştir. Anadolu’daki ordu komutanlıklarına yapılan atamalar Samsun öncesine rastlar ve Mustafa Kemal’in isteğine göre yapılmış atamalardır. Paşa, müfettiş sıfatı ile görünürde Samsun’daki azınlıklarla ilgili ayaklanma olabilir vesaire bahanesiyle gönderiliyor. Ama görev tanımı Amasya, Sivas ve Erzurum ordularını da kapsıyor.
-O da planın bir parçası diyorsunuz.
Evet. Dahası Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu görevi, yetkilendirilmesi, şark vilayetleri valilerine de, askerî ve idarî makamlara da bildiriliyor. Onun için kolordu müfettişi olarak Samsun’a gittikten sonra Sivas’a, Amasya’ya, Erzurum’a gittiğinde valiler tarafından karşılanıyor. Paşa’nın vali tarafından karşılanması Vahdettin’in gönderdiği gizli talimatname üzerinedir. Mustafa Kemal Paşa’ya bu görev evrakı esnasında sadrazamla doğrudan temas yetkisi de veriliyor. Bir müfettiş için oldukça geniş yetkiler verildiği açıkça görülüyor. Böylesi geniş yetkilerin verildiğine dair atama kararı 5 Mayıs 1919 tarihli Takvim-i Vekayi’de de yayımlanıyor.
-Başka neler var Vahdettin-Mustafa Kemal diyaloglarında?
Mesela o süreçte yazışmaları var. Sivas’ta, bütün toplantı tutanaklarını rapor ediyor Sultan Vahdettin’e. “Sivas’ta yaptığımız kongrede şunlar oldu. Filanı filan yere aldım, filanı filan yerde görevlendirdim. Buradaki Ermenilerin durumu bu, azınlıkların durumu bu.” diye mektupla rapor ediyor.
-Bunlar bugüne kadar açıklanmadı mı?
Bir kısmı açıklanmıştır ama olay Atatürk-Vahdettin ilişkisi düzleminde ele alınmadığı için gündeme gelmemiştir.
-Bir art niyet mi var sizce?
Art niyet elbette var. Yoksa bu, Sultan Vahdettin’i meşrulaştırır. Vahdettin’i vatan hainliğinden çıkarıp normalleştireceği için belli kesimler bu ilişkiyi görmezden gelmişlerdir.
-Sultan Vahdettin yurtdışına gittikten sonra temasları olmuş mu Mustafa Kemal ile?
Olmuş. Arada heyetler gidip geliyor. Hatta Sultan Vahdettin yurtdışına gittikten sonra elbette mali kriz yaşadılar. Ama Meclis’in örtülü ödenekten para gönderdiğini biliyor musunuz, Mustafa Kemal Paşa’nın talimatı ile.
-Bunlara nasıl ulaşıyoruz?
Kayıtlardan ulaştık. Para gönderme olayı oluyor. Ama Vahdettin’e sadık olduğunu iddia eden bazı isimler para alışverişlerinde tabir caizse Vahdettin’i dolandırıyorlar.
-Onlar belli mi?
Belli ama isimleri vermem doğru olmaz.
-Derin yapının padişaha bağlı olduğuna nasıl kanaat getirdiniz?
Böyle bir yapı elbette var. Osmanlı’yı idare eden derin yapı var. Mesela Ankara’yı başkent seçen Osmanlı’nın derin yapısıdır.
-Atatürk istemiyor, hatta taşımak da istiyor. Ama sonradan arkadaşlarım burada mal-mülk edindi, geç kalındı diyerek vaz geçiyor bundan.
Ankara, Mustafa Kemal’in Ankara’sı değil, Osmanlı’nın seçtiği Ankara’dır. Ankara’ya ilk giden Enver Paşa’dır. Enver Paşa, Kastamonuludur. Çanakkale Savaşı sürerken Enver Paşa Kastamonu’ya gider. Çünkü Çanakkale geçilirse ne olacağı üzerine bir B planı hazırlıyorlar. Önce Kastamonu başkent olarak planlanıyor. Bu B planıdır. İkinci bir yer olarak, tren güzergâhı da olduğu için Ankara seçeneği masaya yatırılıyor. Ve Enver Paşa Kastamonu’dan Ankara’ya geliyor. Fiziki koşulları da uygun görünce derhal Meclis’in inşasına başlanıyor. 1. Meclis’in yapım tarihi 1915’tir. Planlarını çizdiren, yapımına onay veren, temelini atan Enver Paşa’dır. İttihat ve Terakki’nin merkezi diye gösteriliyor. O zaman Ankara’da nüfus kaç ki İttihat ve Terakki’ye merkez yapıyorsunuz. Meclis imarının talimatı Çanakkale Harbi sürerken 1915’te veriliyor. Zaten Ankara’nın en önemli caddelerinin isimlerine bakın, İttihatçıların başındaki adamların tamamının isimlerine ait caddelerdir. Ankara bir İttihatçı şehridir bu anlamda. Dönelim Kayseri’ye.
-Meclis’in oraya taşınması da gündeme geliyor.
O da C planı. Bugün Kayseri Lisesi olarak hizmet veren merkez aslında Meclis binası olarak planlanmış bir yer. Dolayısıyla Ankara’yı seçen irade Osmanlı’nın derin iradesidir. Mustafa Kemal’i seçen irade ile aynı iradedir.
-Bu derin yapının iradesi, ideolojisi neye tekabül eder?
Devletin kendi varlığını sürdürme iradesi olarak bunu yorumlamak lazım. Nitekim bugün Türkiye Cumhuriyeti ayakta ise bu iradeye borçludur bunu.
-Bugün biraz anlam kaymasına uğradı ama…
O ayrı bir şey. Derin yapısı olmayan devletler özde sahipsiz devletlerdir. Her devletin bir kırmızı kitabı vardır ve o kitabı icra eden bir heyeti vardır. Türkiye Cumhuriyeti, Selçuklu, Osmanlı, Türk geleneğini sürdüren bir cumhuriyettir. Ve cumhuriyet olma kararı Mustafa Kemal Paşa’dan çok önce, 2. Meşrutiyet’ten sonra Sultan Abdülhamid’in tartıştığı ve gündeme aldığı bir konudur, daha 1908’de. Yani Meşrutiyet’ten sonra cumhuriyete geçiş süreci planlanmıştır, Harf İnkılabı’na kadar.
-Atatürk’ün vasiyeti konusu var. Gerçekliği nedir? “1988’de Kenan Evren ertelemiştir açıklanmasını.” da deniyor. Buna dair bir iz çıktı mı karşınıza?
Bu arkadaşların çalışmalarına saygı duyarım. Ancak söz konusu iddia ettikleri vasiyetle ilgili Genelkurmay arşivlerinde çalışma yaptım. Genelkurmay arşivlerinde ne böyle bir kayıt var ne de gizli, rafa kaldırılmış böyle bir vasiyet.
-Siz hepsine ulaşabildiniz mi arşivlerin?
Evet. Şöyle de bakarsanız, 1940’lı yıllardan sonra aşırı Kemalist bir yapılanmaya dönüşen devlet jakobenizmi, Mustafa Kemal’in bir vasiyeti varsa onu gizlemez, rafa da kaldırmaz, o vasiyetin gereğini yerine getirir. Çünkü Mustafa Kemal bir efsaneye dönüştürülmüştür.
http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/haber-36597-ataturk-osmanli-derin-devletinin-adamiydi.html