Soğuk Savaş adı verilen gergin dönem, resmi adını 1947’de alsa da İkinci Dünya Savaşı’nın bittiği 1945’ten Sovyetler Birliği’nin dağıldığı 1991’e kadar sürdü.
Georgetown Üniversitesi’nden Profesör Charles Kupchan, o dönemi Amerika’nın önderliğindeki “Batı Bloku” ve Sovyetler Birliği’nin önderliğindeki “Doğu Bloku” arasındaki rekabet olarak niteliyor. Kupchan’a göre Soğuk Savaş “komünizme karşı kapitalist, diktatörlüğe karşı demokratik sistem arasındaki ideolojik bir mücadele.” Üzerinde rekabet yapılan konuysa, “jeopolitik üstünlük”, hem askeri açıdan, hem de gelişmekte olan ülkelerden oluşan müttefikler arasında kurulmaya çalışılan bir üstünlüktü.
VOA'nın haberine göre Sovyetler Birliği’nin 23 yıl önce dağılmasıyla birlikte Soğuk Savaş anıları çok geride kaldı. Ama Kırım’ı ilhak etme kararı alan Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin bu anıları yeniden canlandırmayı başarmış görünüyor.
Başkan Barack Obama, Soğuk Savaş’a geri dönüldüğü yönündeki tartışmalara katılmıyor. Geçen ay Brüksel’de konuşan Obama, Rusya’nın Sovyetler Birliği gibi birçok ülkeden oluşan bir ittifaka ve küresel bir ideolojiye liderlik etmediğini söyledi. Obama, ayrıca Rusya’nın çevre ülkeleri “gücünden dolayı değil, zayıflığından dolayı tehdit ettiğini” belirtti.
Rusya’nın eskisi gibi bir güç olmadığını kendisi de doğrulayan Profesör Kupchan, “Soğuk Savaş döneminde Rusya’nın silah altında milyonlarca askeri, dünya kalitesinde bir donanması, tüm dünyada kontrol ettiği uydu devletleri vardı. Bugünün Rusya’sı bunlara sahip değil” diyor.
Kupchan’a göre Rusya’nın silahlı kuvvetleri şimdi 750-800 bin askerden oluşuyor. Deniz kuvvetleriyse Soğuk Savaş’taki potansiyelinin ancak gölgesi olabilir. Rusya’nın çevresinde çok az müttefik devlet kaldığına işaret eden Profesör Kupchan, Moskova’nın Soğuk Savaş’ı geri getirebilecek güce sahip olmadığını kaydediyor.
Ancak Columbia Üniversitesi’nden Ordinaryus Profesör Robert Legvold’ün bakış açısı daha farklı. “Biz zaten Soğuk Savaş’tayız” diyen Legvold, “Büyük çoğunluk, önceki 50 yıllık dönemde yaşadığımız Nükleer Kıyamet’in gölgesinde bu denli büyük, karmaşık ve tehlikeli ortama dönme konusunda isteksiz,” diye konuşuyor.
Legvold’e göre Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği’nin Batı’yla ilişkileriyle, şimdi Rusya’nın Batı’yla ilişkileri arasında benzerlikler var. Son 20 yıl içinde, Amerika’yla Avrupa’nın Rusya’ya yaklaşımda karşılıklı olarak “dost ve düşman arasında, daha belirsiz” bir tavır sergilediğine dikkati çeken Legvold, bu tavrın artık tamamen kaybolduğunu ve artık üst düzey liderler de dahil tarafların, birbirlerini açık bir şekilde düşman olarak tanımladığını vurguluyor.
Robert Legvold ayrıca Washington ve Moskova’nın işbirliğine dayanan ilişki biçiminden uzaklaştığına dikkati çekiyor. Örneğin Obama yönetiminin Rusya’yla ilişkileri “sıfırlama” politikası, daha ‘kendine özgü ve sağlam ortaklık’ politikası şimdilik rafa kalkmış görünüyor.
Bununla birlikte çoğu uzman, bu ‘kendine özgü be sağlam’ ilişkinin ancak Washington ve Moskova’ya yeni liderlerin gelmesi durumunda kurulabileceğini düşünüyor.