Son zamanlarda açıklanan veriler AB bölgesinde büyüme konusunda sıkıntıların arttığını göstermektedir.
AB ülkeleri için 2017 yılı da pek ümitkar görünmüyor. Çeşitli uluslar arası kuruluşlar tek tek AB ülkeleri büyüme hedeflerini aşağı çekmektedirler. Bu durumda ekonomiyi canlandırma çabaları gösteren Avrupa Merkez Bankası (ECB)’nın faizleri düşük ve hatta piyasayı likit tutma eğilimini sürdüreceği görülmektedir.
Gelelim ABD’ye; Bir yandan Aralık ayında faizleri yükselteceği beklentisi, diğer yandan Suudileri 11 Eylülden sorumlu tutarak dava açılmasının önünü açmaları yabancı sermayenin bu ülkeden çıkması anlamına geliyor.
Cezayirde Suudi yetkililerin İran ve Rusya yetkilileriyle yaptıkları görüşmede bile Brent petrolün 46’lardan 50 seviyelerine yükselmesi dengelerin ne kadar zorlanacağının da ilk sinyalleri.
O zaman ne Avro ne de USD, TL karşısında değer kazanmayı gerektirecek bir habere sahip değil. Bunun karşılığında da Türkiye’ye yönelik not hamlelerinin yapıldığını gözlemliyoruz.
Teknik verilere baktığımızda USDTL grafiği yatay seyirde ve orta vade göstergeler ise yukarı yönü işaret etmektedir. Ancak maalesef yatay seyirlerde orta vade göstergeler sık sık hata yapar. Bu nedenle yeni bir trend oluşmadan yönü konuşmak sakıncalı gibi görünüyor. 3,0150, 3,0490 ve üzerlerinde güçlü dirençler var.
EURTL grafiğine baktığımızda da orta vade göstergelerin yukarı yönü işaret ettiğini görmekle beraber yine aynı şekilde yatay seyir içerisinde olduğundan sinyallere temkinli yaklaşmak gerekiyor. Zaten 3,3750 seviyelerinde başlayan güçlü direnç bölgesine girmiş durumda. Döviz sepeti de aynı sinyalleri vermektedir.
Sonuç olarak; Son gelişmeler Türkiye’ye sermaye girişinde hızlanma yaratabilecek gelişmelerdir. Moody’s haberinde bile doğru dürüst etkilenmeyen kurların artık batı fonlarının etkisizliğini de ortaya koymaktadır. Şu an yatay seyirde dalgalanan ve bir trend içerisinde olmayan ne Avro ne de USD bir yatırım için güvenli liman görüntüsü vermemektedirler.