Haber7 yazarlarından Arif Altunbaş ile Hulki Cevizoğlu arasında, Ceviz Kabuğu proğramında geçen aşağıdaki tartışmalar, Mustafa Kemal hakkındaki önemli bir gerçeği bir kez daha su üstüne çıkartmıştır.
İşte Arif Altunbaş'ın 02 Nisan 2013'deki yazısı aynen şöyle:
Hulki Cevizoğlu fena yanıldı!
Gazeteci Hulki Cevizoğlu, Ulusal Kanal'da sunduğu Ceviz Kabuğu programında büyük bir skandala imza attı.
Muharrem Coşkun'un kaynak gösterdiği kitap için 'Ben o kitabı okudum kitaplarıma da kaynak yaptım, ama sizin bahsettiğiniz paragraf yok' dedi. Ancak gerçek tam tersi çıktı.
Sevgili dostlar, 1994'ten itibaren izlediğim ender programlardan biri olmuştu Ceviz Kabuğu.. Sunucusu Hulki Cevizoğlu'nun taraf tuttuğunu, hoşuna gitmeyen cümlelerin söylenmesini engellemeye çalıştığını bilen biriydim.. Buna rağmen, izleyicisine alenen yalan söyleyecek kadar ileri gideceğini ise hiç tahmin etmemiştim.
Şuna inanıyordum, azıcık gazetecilik nosyonu bulunan bir kimse, yediği golleri çıkarmak için bile olsa, ortaya bir belge ve kaynak konulunca sorgulamadan konuşamaz, ya da inkara kalkışamazdı. İdeolojisi uğruna, gerçeği inkar etmemeliydi.
RÖVANŞ ALMA PEŞİNDEYDİ SANKİ
Neden bunları yazıyorum; 9 Mart 2013 tarihinde 'fındık' diyarı Giresun doğumlu Hulki Cevizoğlu'nun, 'Ceviz Kabuğu' programına konuk olmuştuk.. Programda Yeni Akit Gazetesi yazarı kadim dostum Fatih Uğurlu, Emekli Tümamiral/Aydınlık Gazetesi yazarı Türker Ertürk, Maltepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri İnkılap Tarihi Bölüm Başkanı Yard. Doç. Dr. Orhan Çekiç vardı. Yaklaşık 7 saat süren hararetli programda, Ulusal Kanal izleyicilerini şoke eden açıklamalar yapılmıştı. İzleyen dostlarımın skor yorumuna göre de, 9'a 4 galip ayrılmıştık.
Morallerinin bozulduğu açıktı.. Ben ve dostum Fatih Uğurlu hem Cevizoğlu'nu hem de Ulusal Kanal'ı farklı sesleri ağırladığı için tebrik de etmiştik. Ancak olay burada bitmemişti.. Bizden sonraki iki hafta -ard arda gelen tepkilerden olsa gerek- Hulki Cevizoğlu sadece Kemalistleri ağırlayarak sabahlara kadar adeta günah çıkarmaya çalışmıştı. Zira 9 Mart'ta yayınlanan 'Atatürk Devrimleri' tartışmasında yenilen gollerden dolayı epey bir tepki almıştı.
İki hafta sadece Kemalistleri ağırlamakla şoku atlatamamış olacak ki, 30 Mart Cumartesi bir kez daha bizi aradı. Beni ilk aradıklarında, karşımda, Yeniçağ'dan Arslan Bulut, Gazeteci Orhan Karaveli olacağı söylenmişti. Ancak programa gittiğimizde, bu iki isim de yoktu. Karşımızdakilerden biri yine 9 Mart'ta tartıştığımız eski Amiral Türker Ertürk, diğeri de Aydınlık Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İlker Yücel'di. Değişiklik bize haber de verilmemişti.
Her neyse buna rağmen program başladı.. Ve iş Mustafa Kemal'in antiemperyalist olup olmadığı tartışmasına geldi. Ben daha önceki programda olduğu gibi, Mustafa Kemal'in Antiemperyalist olmadığını, tam tersine emperyalizme hizmet eden bir lider olduğunu vurguladım. Bununla da kalmadım belgeledim.
BU GERÇEKLERDEN HABERLERİ YOK MU?
Üç örnek verdim;
Birincisi, "M. Kemal emperyalizme hizmet etmiştir çünkü; bu milletin milli mücadelede savaştığı emperyalistlerin kıyafeti, kanunu ilkeleri ve yaşam biçimi için kendi ülkesi halkına dayatmada bulunmuş, emperyalistlerin kıyafetini, yasısını kabul etmeyenlerin kafasını kesmiştir" dedim.
İkinci olarak da; Mustafa Kemal'in, ortağı olduğu ve takma isimlerle yazılar yazdığı Minber Gazetesi'nde, emperyalist işgalci İngilizler'i tebrik edip alkışladığını, 17 Kasım 1918′de aynı gazetede çıkan söyleşisinde "İngilizlerden daha hayırhah (iyiliksever) bir dost olmayacağı" mesajı verdiğini anlattım. Yine "Britanya hükümetinin Osmanlılara karşı olan iyi niyetlerinden şüphe etmediğini" söylediğini ve dahi "muhataplarımızla [yani İngilizler, Fransızlar vd.] anlaşmak lazımdır" dediğini de hatırlattım.
Üçüncüsü ve en önemlisi ise şu olayı anlattım; 14 Kasım 1918 günü, bir gün önce İstanbul'a gelip Pera Palas'ta ikamete başlamış olan Mustafa Kemal'in, İngilizlerin Daily Mail Gazetesi'nin muhabiri G. Ward Price'ı aracı yaparak General Harrington'la görüşmek istemesini örnek verdim Price'ın, Pera Palas'ta yaptığı görüşmeyi hatıralarında şöyle aktardığını söyledim: "Mustafa Kemal, yapmak istediği bir teklif için Britanya resmi makamlarıyla nasıl temas edeceğini" bildirmemi rica etti. "Bu harpte yanlış cephede savaştık, dedi, eski dostumuz Britanyalılarla asla kavga etmek istemezdik... Biliyoruz, partiyi kaybettik... Anadolu'nun Müttefik Devletler tarafından işgal edileceğini tamamen biliyordum... Bu topraklar üzerindeki bir Britanya idaresinden o kadar hoşnutsuzluk gösterilmemesi gerektir." Anadolu'da İngiliz idaresinden o kadar da rahatsızlık duyulmaması gerektiğini söyledikten sonra Mustafa Kemal, bu topraklar üzerindeki İngiliz idaresinde bir vali olarak çalışmaya hazır olduğunu gazeteci aracılığıyla işgalci yetkililere şöyle iletecektir: "Eğer İngilizler Anadolu için sorumluluk kabul edecek olurlarsa Britanya idaresinde bulunan tecrübeli Türk valileri ile işbirliği halinde çalışmak ihtiyacını duyacaklardır. Böyle bir selahiyet dâhilinde hizmetlerimi arzedebileceğim münasip bir yerin mevcut olup olmayacağını bilmek isterim..."
Kaynağı da gösterdim;
(Price'ın Extra-Special Correspondent (Çok Özel Yazışmalar) adlı kitabından (1957, sayfa 104) aktaran Gotthard Jaeschke, Kurtuluş Savaşı ile İlgili İngiliz Belgeleri,
Çeviren: Cemal Köprülü, Ankara 1991, Türk Tarih Kurumu Yayınları, s. 98. A)
YA OKUMADI, YA UNUTTU, VEYA YALAN SÖYLÜYOR
Türk Tarih Kurumu'nun çevirtip bastığı bir kitaptan alınan bu sözleri programda hatırlatınca, Kemalistler çok bozuldu. Cevap vermek yerine, program boyunca moderatörlükten çok savunma telaşında olan Hulki Cevizoğlu aynen şöyle dedi: "Ben bu kitabı okudum, bu kitapta böyle bir şey yok. Hatta bu kitap Atatürkçülerin de sevdiği taktir ettiği bir kitaptır. Hatta piyasada da satılıyor. Ben yazdığım kitaplara da bunu kaynak yaptım. Bu kitapta böyle bir ifade yok, nerden çıkarıyorsunuz?"
Açıkça canlı yayında bana 'Yalan söylüyorsun' dedi ve o alaycı gülümsemesiyle de yönünü Kemalist konuğu tümamirale döndü.
Ben tabi tartışmanın o aşamaya geleceğini tahmin etmediğim için, kitap götürmemiştim. Kaldı ki kimse de kaynak getirmemişti. Örneğin, orada emekli tümamiral Türker Ertürk'e, Bediüzzaman'dan nakletteği sözler için bir kaynak ise sormamaştı Cevizoğlu. Ben sorduğumda ise kaynak gösterememişlerdi zaten. Buna rağmen cep telefonumdan buldum ve kaynağı tekrar ettim. Bu kez de 'google'a soruyorsun' dediler. 'Gerçek ortaya çıkacak diye korkmayın' diyebildim Cevizoğlu'nun bu kez izleyiciye açıkça yalan söylediğini biliyordum ama aksilik kitap yanımda yoktu. Sadece, 'Siz bu kadar kesin konuşuyorsanız, sizin okuduğunuz kitapta o bölüm sansürlenmiştir' dedim. Sansürlenen Mustafa Kemal Nutuk'larını örnek verdim.
Evet keşke daha hazırlıklı gidip kitabı da yanıma alsaydım.. Bu benim eksikliğim.. Ama nerden bile bilirdim ki, bir sunucunun yalan söyleyecek kadar ileri gideceğini..
YAZDIĞI KİTAPLARA NASIL GÜVENECEĞİZ?
İzleyici özellikle de Kemalist seyirciler, mal bulmuş mağribi gibi seviniyorlardı. Yazılan yazı ve sosyal medyadaki mesajlar bunu gösteriyordu. Anlaşılan hiç birinin bu kitabı araştırma, edinme ve okuma gibi bir dertleri yoktu. Gerçi okusalar da, onlarca kitap yazmakla övünen Cevizoğlu dahi 'görmedim' diyorsa onlar nasıl görebilirlerdi ki? Kemalist edeoloji onları tam anlamıyla kör etmişti. Bu militan taraftarların ne söylediği elbette o kadar mühim değildi, mühim olan yaklaşık 20 yıldır Ceviz Kabuğu diye bir programı yapan, onlarca yakın tarih ve Atatürk üzerine kitap yazıp para kazanan bir gazetecinin, hem de meslek büyüğümüzün 'Kitap yazarken faydalandım' dediği eserdeki, nal gibi paragraftan haberinin olmamasıydı. Dahası, bunu ıçakça yok saymasıydı.
Cevizoğlu şunu dese anlardım; "Bu kaynağı getirin o zaman konuşalım." ama öyle demedi, "Ben o kitabı okudum, kitaplarıma kaynak yaptım böyle birşey yok" dedi.
Ben buradan işte o kitabın kapağını ve sayfasını sizlerin dikkatine sunuyorum; başta Hulki Cevizoğlu 'üstad' olmak üzere, Kemalist körlük içinde hezeyan saçanlara bir kez daha öneriyorum. Çok değil, 9 TL ödeyerek Atatürk'ün kurduğu Türk Tarih Kurumu'ndan bu kitabı alabilirsiniz. Parası olmayanlar haber verirse parasını da vereyim. Yeter ki gerçeğe açık olsunlar.. At gözlüklerini çıkarma cesareti göstersinler.. Ve Kemalizm dogmasını örseleyip akıllarını harekete geçirsinler..
Şimdi soruyorum; kitabı okumadığı halde, kaynağı sayfayı ve yazarı açıkça söyleyip cümleyi dahi okuyan ben mi cahil oluyorum; yoksa, "Ben okudum böyle bir cümle yok" diyen bir kimse mi cahil hatta yalancı oluyor? Takdiri size bırakıyorum.
Bu durumu ancak başlıktaki ifade ile anlatabiliyorum. Yaklaşık 20 yıl sonra 'Ceviz Kabuğu kırıldı, içinden fındık bile çıkmadı."
Not: Programdaki o sahneden dolayı benim rezil olduğumu düşünen zavallı Kemalistler, asıl rezil olanın kim olduğunu anlayıp da düşünebilirler mi acaba?
KAYNAK: http://www.haber7.com/televizyon/haber/1009491-hulki-cevizoglu-fena-yanildi