F.Gülen sonrası Batı'nın yeni hain oyuncağı: Mustafa Özcan

Ekrem Dumanlı'nın Zaman'daki istifasının nedeni belli oldu: Fetullah Gülen'le, onun yerine oynayan Mustafa Özcan'ın arasındaki güç savaşı!

mustafa-ozcan

Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı'nın istifasının perde arkasında, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) içindeki güç savaşlarının olduğu öne sürüldü.

İstifanın ardından şu iddialar gündeme geldi;

Polis, MİT, asker ve yargı mensuplarının imamlığını yaptığı öne sürülen Mustafa Özcan, uzun zamandır Gülen'i rahatsız ediyordu. Türkiye imamlığını iptal eden Gülen, bütün bölge imamlarını kendisine bağlayarak Özcan'ın gücünü kaybetmesini istedi. Bu operasyon, Tahşiye kumpası soruşturmasında gözaltına alınan Özcan'ın daha fazla ön plana çıkmasına neden oldu.

Polis, yargı, emniyetten sonra kolejleri de kendisine bağlayan Özcan gücünü perçinledi. "Kozanlı Ömer" gibi kendisine bağlı olmayan imamları da çeşitli entrikalarla devre dışı bıraktı.

Kritik noktalarda derin bilgilere sahip olan Özcan, Gülen tarafından tehdit olarak görüldü. Yurt dışına kaçan Özcan'ın ABD'ye gitmesi bekleniyordu. Ancak Batı ile ilişkileri çok iyi olan Özcan, Brüksel'e yerleşti. Batı ile Gülen sonrasının planlarını yapmaya çalıştı. Hedefinde ise Gülen'in ölümünden sonra örgütün başına geçmek vardı.

Özcan'ın gücünü kırmayı amaçlayan Gülen, operasyona Özcan'a en yakın isimlerden olan Dumanlı'yı görevden almakla başladı. Yerine ise Dumanlı'yla ihtilaflı Abdulhamid Bilici getirildi.

----------

iste ekrem dumanli'nin istifa nedeni!"Gider abicim gider" dedi.. Kendisi gitti..
"Kainat imamı" (!), Ekrem Dumanlı'yı da ŞUTLADI...

Zaman Gazetesi Genel Yayın YönetmeniEkrem Dumanlı'nın istifasına yönelik bir yazı kaleme alan Yeni Şafak Yazarı Tamer Korkmaz, söz ve söylemlerinden hatırlatmalar yaparak Dumanlı'nın gerçek yüzünü gözler önüne serdi.

Korkmaz, yazısında Cumhurbaşkanı Erdoğan için “Gider ağabeycim gider. Ya adam gibi gider, ya da gitmek zorunda kalır” diyen Dumanlı için ''Bunca yıl sonra giden; gitmek zorunda kalan kendisi oldu…'' dedi.

Tamer Korkmaz'ın yazısı şöyle;

Dünkü Yeni Şafak'ta, bu sütunun hemen altında kısa bir “istifa” haberi vardı. Manidardı. Haber mi, olabilecek en isabetli yerdeydi. Yaşayan neler görüyordu. Bu satırların yazarı, bir kere daha “Keser döndü, sap döndü, gün geldi hesap döndü” diye aklından geçirdi.
Daha geçenlerde, Cumhurbaşkanı için “Gider ağabeycim gider. Ya adam gibi gider, ya da gitmek zorunda kalır” demişti. Ruh çağırır gibi, darbe çağırmıştı.
Bunca yıl sonra giden; gitmek zorunda kalan kendisi oldu…

Aslında, Paralel'in “Kâinat İmamı” tarafından “azledildi” de…
“İstifa” kılıfıyla açıkladılar.

“Son dönemde basına ve şahsına uygulanan hukuksuz baskılar nedeniyle Genel Yayın Yönetmenliği görevini yapamıyormuş da…

-Ondan dolayı istifa etmiş!”

Böylesi durumlarda, “Yalandan kim ölmüş?” diyoruz!
Şimdiye kadar yazdıklarından ve konuştuklarından, otuz iki ciltlik “Kuyruklu Yalanlar Ansiklopedisi” çıkar!

Sütununda düzenli olarak “medya etiği dersleri” vermeye bayılırdı. Medyadaki etik kurallarını en fazla ihlal eden “gazete” yöneticisi veya sözde “gazeteci” de kendisidir. Arşivde duruyor!
*
Nedim Şener, ona “Arkanda kararttığın hayatlar ve kirli bir gazetecilik ile çok kirli bir arşiv bıraktın. Seni unutmak mümkün değil” diye seslendi.

*
Amerika ve İsrail yandaşlığına dayalı “iliştirilmiş” gazetecilik temelinde faaliyet gösterdi. Sancürcü'nün önde gideniydi.

Hala daha doğrulanmaya devam eden “ABD, Irak'ta ektiğini biçiyor” cümlesine bile tahammül edememiş; “ABD makamlarının namı hesabına” sansürle karşılık vermişti!
Amerikan işgal kuvvetlerinin, Irak'taki Ebu Garip Cezaevi işkencelerini ilk sayfasından (taammüden) görmeyen Türkiye'deki tek “gazete”; onun yönetimindeki “gazete” idi!
Orada, ABD ve İsrail'in yanı sıra Aydın Doğan'ın eleştirilmesi de sansüre tabidir! Paralellerin, Doğan Medyası ile paslaşması mı, AK Parti iktidarından önceki dönemde başlamıştır!
*
İstifasını açıklarken sarf ettiği “Özgür düşüncenin kalesi olan gazeteme başarılar diliyorum” cümlesi kara mizahın şahikasıdır.

Kargalar mı; en az Aydın Doğan'ın “Ben milliyim!” demesine güldüğü kadar, Sansürcübaşı'nın bu lafına da fena halde güler!

Paralel Medya'da özgür düşüncenin, fikir ve ifade hürriyetinin zerresi yoktur. Olması da mümkün değildir.

Orası, Sansür'ün Kalesi'dir.

Sadece Pensilvanya'ya “eklemlenmiş, bağlanmış” düşünceler vardır…
Bunun dışına çıkanlar; sıkı markaja, tam saha baskıya, şaşmaz bir sansüre, sistematik zulme uğrar; nihayetinde tasfiye edilirler.

Akıllar ipotek altındadır; iradeler ortadan kaldırılmıştır…

Sabit fikirliler sahne almıştır; bu durum mecburi istikamettir!
*
Paralel Medya, Baronlar'a bağlı Kurtlar Medyası'nın “uzun mu uzun” kollarından birisidir.
Haçlı Siyonist Cephesi'nin piyonu olarak; Bağımsız Müslüman Türkiye'ye karşı saldırıya, savaşa devam ediyorlar.

*
HDPKK'nın candan destekçisidirler.

İstifa eden ABD-İsrail Yandaşı'nın, 7 Haziran seçimi öncesinde Diyarbakır'daki “Arka Kapı Siyaseti” hafızalarda tazeliğini koruyor.

Kasım 2014'te, Akit muhabiri Mehmet Özmen'in “Cemaatiniz HDP'ye oy verdi mi?” sorusuna “Münafıklık yapmayın!” diye tepki gösterip…

Ardından Özmen'in gömleğini yırtan ve tartaklayan da, işte bu Paralel “Arka Kapı Siyasetçisi” idi!

Şimdilerde “Özgür Medya Susturulamaz” tiyatrosunda pişkin mi pişkin rol kesen bu “gazeteci” kılıklı İliştirilmiş Zorba'nın hakiki yüzü budur!